zannıma tebessüm et…
zannıma tebessüm et…
ne ecel terleri döktüm dönemeçlerinde hayatın, ne düşler bıraktım kâbusların pençesinde, ne zehirler yudumladım şifa niyetine düş olunca duyguların efsunkâr akışına, nasılda daldım bilirsin dolu dizgin işvekâr ateş harmanlarına!… her sözüm bir kıvılcım, her dokunuşum alev, çıkınca “kundakçı” ya adım anlatamadım kimselere nasıl yağmaladığımı kendimi tutku odalarında, yine de kaçabilmek için kendimden kaç kez karar kıldım bilirsin kapında soluk soluğa!… say ki, âsiyim, say ki, aştım haddimi, say ki, ihanet ettim ahdime umarsızca, kâinatı çepeçevre saran şefkat kanadın sırt mı dönecek? duymazdan mı geleceksin sızlanışlarımı? sükût mu edecek merhâmetin de bana?!… hazan yaprağı gibi bîçâre ve serseriyim, ayartır aklımı dipsiz bataklıklar, çırpınırken endişe nöbetleriyle kapında rûhum ellerim boş mu kalacak? yüreğim andaçsız mı? zillet tasması mı takacaksın sana bükük boynuma? adına ve ahdıma and olsun ki inanamam buna!… “kulumun zannı üzereyim” diyorsun ya hani, âmennâ!... zannım sonsuz rahmetindir, zannım ipeksi şefkatin, zannım düşenin kaldırılacağıdır kapında, tüketmeden izlerimi izbelerde zannıma tebessüm et, huzur damıt rûhuma… |
sorguydu
umuttu
aydınlığın yüze dönmesiydi
kısacası çok güzeldi