BAŞAKLAR YEŞERİRKEN,Saklayamadım utancımı, 21. yy’ a giriyorken Karşımda aç, susuz, çırılçıplak o çocuklar, ağlıyorken... Savrulduk tanyeliyle, Bir garip maraba’nın nasırlı elleriyle, Uçsuz bucaksız bir ovaya yayıldık. Çorak topraklarda hasretken bir coşku seline, Su su diye, Hasrettik maraba’nın akacak bir damla alın terine… Bulutlar süzülürken üzerinizden, El açıp dualar ettiniz gökyüzüne. Birbiriyle çarpışmasına, Şahit olmayı beklediniz, Hasretle, Alnınıza değecek bir damla su niyetine… Ne kaldı ki gösterecek, Coğrafi haritalar çizilemez oldu, Doğayı tükettiren siyasilerin imzalarına açken kâğıtlar, Neye yarıyordu ki boşuna dökülen ağıtlar. Yine, O Cömertti göstermişti yüzünü, Verdi nur yağmurlarını, Gökten boşalırcasına, Dere, nehir taşarcasına, Yeryüzü içine çekerken bereketi kana kana, Hasret bitmişti bu bakir ovalarda bir kez daha. Yağmurunu kucaklarken özlemle toprak ana bağrında, Su görmeye görelim, çatladık, filizlendik o anda, Yürüdük birbirimizle yarışırcasına, Bizi bekleyen umutlara yeşerdik, Yemyeşile dokunmuş halıya büründü ovalar, Bereketin simgesi, Tane tane başaklarla boy gösterdik doğaya… Geldi mevsim, Hasat’a hüzün değdi, Hem biçildik, hem dövüldük, Yoğrulduk ustaların eliyle, Şekillendik sevgiyle dumanı üstünde tütmüş, Kaç fakirin sofrasına konuk olduk katıksız, Bir zerremiz dahi tüketildi atıksız. Hele bir kahroluş günüm var ki, Şu şımarık kıymet bilmezlerin sofralarında, Parça, pürçük, Artırılmış, Horlanmış, Çöplüğe mahkûm. Kaç aşamalardan geçtik geldikte bu sofralara, Ne mümkün ki kendimizi anlatamadık. Dünyanın bir yerlerinde, Kim bilir hangi sömürülmeye namzet mahkûm köşelerinde, Bir parça ekmeğe muhtaçken, O açlıktan nefesi mis gibi kokan yavrularınız. Siz tokken onlar bağırıyordu ya açız açız, Nasıl yanmaz ki bu feryada bağrınız. Ve yarın, Büyük diriliş, Arasat’ta, Hangi örtü altında örtülecek bu şaşaalı sofralarınız. O açlıktan ölmüş çocukların, gözlerinin içine baka baka, Nasıl silinecek, U t a n ç l a r ı n ı z… EKREM KAZAN yorum : ekrem kazan |
Kim bilir hangi sömürülmeye namzet mahkûm köşelerinde,
Bir parça ekmeğe muhtaçken,
O açlıktan nefesi mis gibi kokan yavrularınız.
Siz tokken onlar bağırıyordu ya açız açız,
Nasıl yanmaz ki bu feryada bağrınız.
Ve yarın,
Büyük diriliş, Arasat’ta,
Hangi örtü altında örtülecek bu şaşaalı sofralarınız.
O açlıktan ölmüş çocukların, gözlerinin içine baka baka,
Nasıl silinecek,
U t a n ç l a r ı n ı z…
EKREM KAZAN
SEVEREK DİNLEDİM VE OKUDUM. ÇOK GÜZEL
KUTLUYORUM, SAYGILARIMLA