Düş/ver/enler...
Kesti arkta suyu
Çatlak elleriyle sürdü toprağı derin uykusuna Dikti gözlerini yaralı ekinler çatısına Ayrığa yıkılan bedeni düşerken ayakucundan Uzaklara... Saldı bakışlarını üç dağ arasından Uçan kuşlara... Söylesene! Hâlâ yatay mı ufkun çizgisi -yer-gök-düş-yaşam- Paralel uzantılar... Buralarda güneşi doğuran, sancılı seher esintisi olmaz Deniz yok! Halikarnas uğramaz... Kader çıkmazına çakılmış ölü tutulması var ay’ın da Argın düşlerle sınanan Gece sorgulanmaz... Durup dururken Tutarsın kalbini Tütün de dingin bir iç geçiriştir zaman Dolarsın dumanına Manasız varoluş kavislenir boşlukta Çöker tavan arasına Aranır hatıraların günahında... İnce ince dokunan düne Bir şişe daha boşalır dalmak için dibindeki hayale Figan kirpikler ham yaşları damıttıkça Yankı Yusuf’un kuyusuna gömülür Saman kâğıt üstünde şiirler filizlenir Bilmez gibi... Bir çocuğun büktüğü dudaklarından karışırsın hayata Dersin merhaba... |