ADIN YİNE ÜÇ HECE
Ben bir sen tasarladım
Adın yine üç hece Bir kahvenin bile Kırk yıllık hatırı vardı söylesene, Seni sevmekten Bir yılda bıkılır mı? ... Ben bir sen tasarladım Adın yine üç hece Gözlerine beni seven bakışlar sakladım Her günüme adınla başladım Ve attığın adımlara sekiz puntluk mazeretler Aramıza yakın uzak intizarlar atlamalı geleceğimiz Ve çocuğumuz... Ama ben birden büyümeliyim artık seninle avuçlarında Saklı kalmış dualarındaki yalnızlık gibi hüzünleniyorum seni sevdikçe ve kayboluyorum gözlerinin daldığı kentlerde istikametsiz gidişlerinin ziline basıp kaçan gecelerimde emer usumun emaresini aklını yitirir tüm kahinler dolunaya karşı adını sayıklar kurtlar üç hecelik kusarlar zihinlerini tüm üç harfliler hayal kırıklıklarının can kırıklıklarıma dönüşen yastığımda düşlerimin kıyılarına vurur genizi yosun tutmuş tüm denizkızlarının ölü bedenleri ... Ben bir sen tasarladım Adın yine üç hece Gözlerini çizdim bulutlarla Sıkıldıkça gökyüzüne bakıyorum Kaçınıyorum kendimden bazen Bazen gelme istiyorum Ama bazen! Gözlerine şiir yazamam diye gelirsen Görmedikçe güçleniyorum Özledikçe sana dönüşüyorum tenim kamaşıyor git gide Ama sen yine de gel çelişkiler kusuyorum bazı geceler bazen gelmeni istiyorum çoğu zaman kaygılanıyorum kim anlardı ki benden başka gözlerindeki anlamın saygınlığını kim korurdu seni bir baba özgüveniyle kim okşardı saçlarını anne şefkatiyle kim silerdi gözyaşlarını sırtını sıvazlayıp dost evhamıyla ve kim özlerdi seni bir kardeşin samimiyeti gibi karşılıksız etine dönük hayallerim yoktu teninde değildi gözlerim ruhundaydı... şehvetimi yitirmiştim gözlerinde içki sofralarında bahsedilmeyenimdin sadece Allah’la aramda günde beş vakit dualarımdaydın ve yirmi dört saat endişemin belleğinde şimdilerde nöbetçisiyim kalbimizin oysa bir zamanlar cehennemin en sadık günahkarıydım aynadaki ateş beni yakmaz sanırdım kuru sıkı vesveselerimin başında diz çökmüş zaafımdın bir öpücük konduracak cesaretim kalmadığında boynuna anladım, edvard çaresizliği alacakaranlıkta süpermenin kripton ezikliği ruhumda anlatamazdım... ... Ben bir sen tasarladım adın yine üç hece her adını haykırdığımda geceye üç hecelik susardı cinler ceninler cinnet geçirir düşük yapardı tüm hamileler fahişeler vazgeçerdi ücret karşılığında kendilerini vermekten sırf bir rahmin sadakatinden sen doğdun diye ... ben bir sen tasarladım adın yine üç hece utangaçtı ellerin ıslanmış dudaklarında ayaklarını hissetmediğin ilk öpüşün çoşkusu hatırında mavi gül morlukları gözlerinin altında tırnaklarına rengimi sürdüm ve tütsüler yaktım uzakdoğu dinginliğinde minik burnuna serçeler kondurdum dayanamayıp adımı fısıldadılar kulağına sen uyurken yastığının altına soyup bıraktığın elmanın* içine girdiler senden habersiz bir düş fragmanladılar adımıza suretimi çizdiler kalbinin tuvaline belki!Diye...bir gün... ... Ben bir sen tasarladım Adın yine üç hece Çağdaşlaşıyorum seni sevdikçe diviks kalitesinde düşlüyorum mesela seni Hayal gücümü kıskanırdı Yaşasaydı eğer Dostoyevski her uykuya daldığımda düşlerimdesin uyandığımda aklımdasın senli benli hayallerimdesin duvak endamlı ölümsüzlüğümüzde nasıl bir hastalık ki bu? özgürleşiyorum seni sevdikçe bu aşk darbesini o kadar nazikçe indirdi ki kalbime ah acıdan günde yüz kere ölmüyor muyum ve yine varlığınla avutup kendimi canlanıyorum ya yine yüz kez benim hastalığım gerçekten muhteşem ve bana iyi geliyor şifa veriyorsa ömür boyu hasta kalmaya razıyım acılarımın kaynağı sensin evet fakat hayatımın ışığı da sen! Senden çok seni sevmeyi seviyorum sanki Artık daha mantıklı seviyorum bak seni Tıpkı istediğin gibi... Tamer KAÇ... *inanışa göre evlenmek isteyen kızların hıdırellez gecesi bir elmayı soyup yastığının altına koyduğunda o gece evleneceği erkeği rüyasında görürmüş.. |
Gördün mü peki ?
Uzun çok uzun ama sevginde öyle sanırım ki sonuna kadar okuttu yazdıkların .
Samimi içten.
saygılar