Şairin Piçliği Ve Kadın
Alınyazımda harfler yettiğince koştun sen
Çalı saçlı kadın; İnsanlar intihar gibi çarparken omuzlarına, Her bir titrek adımında; Tedavülden kalkmış bozuk para gibi Savruldun Rüzgârsız sokakların çalıntı organlarına. Ezbere bilirsin sen aşk şarkılarını; Fötr şapkalı adamlar bin fersah geride bırakır çarçabuk genelevlerin heyecanlı günahlarını. Ve işte sen, tıpkı bu şarkının plağı gibi Çoktan, ateşe av; sesi kısık bir pikaptın. Paltonun iç cebine sakladığın ayyaş beyazı Baban zannedip Kim bilir, hangi dükkandan çaldın? Ve senin bir kokun yok; Parfümündü aşkın cinayet mahalinde kan kesen, kanarken tatlı tatlı esen. Biçimsiz bir vızıltı: Kemanının tellerine ayağı takılan ateş böcekleri Feryat eder: Gündüzün bizi evimize kapatan askeri darbesinden bile daha terörlü, bu kadının ıstırabı! Yüzünün yarısı kahpe soyudur sütü bozuk kadın; Yüzünün ötesi Balta girmemiş bakirelerin kasığına ilk dokunuştur; erkeksi. Perili köşk gibi aydınlıkken sen ümitsizliğin göğünde; Perili köşk kadar terk edilmişliğin tutuklanıyor Alaycı sevdaların gözü önünde. Tavan arasında ölü bulunacak bir çocukluğun var senin; Bahçendeki meyveleri koparmaya çalışırken, Kurşunlara dizdiğin. Ve şimdi hicap güzel duruyormuş gibi kirpiklerinde tutuştun şeytanla ladese! Tanrı’ya ettiğin dualar ertesi Kırılmamış bir tek düş ve kemiğin kalmış gibi Lahidinin kahve kokulu derinliğinde. Biz hiç aynı olamadık seninle, sersem kadın Roman satırlarında küflenen bir masalın vardı senin Benim ise yalnızca; Bir tekil, bir çoğul piçliğim. Koynunda uyurdu güneş ve ben özellikle ilkbaharda donarak can verirdim. Anlayacağın; Akbabanın iştahını kabartan taze bir leş; Otostop çekip yolunu bulamayacak kadar kayıp bir ülkeydim. İtiraf etmeli: Zavallı kadın, seninle hiç aynı olmak istemedim; Çünkü sen; Kendimden kaçtığım, bendin. |