eymağaranın ıssız kovuğunda bu sefer benim olmayan kuş yuvalarının dantellerini işliyorum ve parmaklarım bilinmeyen zamanların her şiire yakışan sessizliğiyle furuşan çöl gecelerinden istanbul nisanlarına konuşacağım ve yüzümde çiçerovari bir acının aksi ile sen gece karanlığı çocuk, sen süt beyazı çocuk ve sen derin her ne renk ise ... çocuk... anlaşıldığında benim bir hayal olduğum ve aynaların ardındaki artık sır olmaktan çıktığında sınırlar kaldırıldığında bileklerimden prangalar atıldığında her şeye rağmen ve dahi acıyan parmaklarımla yazdıklarımda bir umman katreye sığdığında söylediğimiz şarkılar boyunlarına dolansın ve gözleri, gözlerinle ıslansın gel sır katibim ol gel bir kare bulalım gülümseyelim bütün mügelerden, nergislerden annemin sevdiği çiçeklerden öte kanatlanalım çocuk ey şimdi dur ve bir daha dinle ... |
bir umut biriksin sahil yerinde
kocaman tebriklerimle
dostça :)