dara
uykulu bedenine kıvrılan
dipdiri bir kalemdi mürekkep mi? pembeydi o ne zaman siyaha boyadı keçeli kalemiyle bir ev iki ağaç tuvaller, rastgele düşler büyütürdüm çocuksu delilikler gibi çelik çomak yorgunluğu üzerimde o zaman kork titrerdi parmak aralarında salkım salkım mezopotamya yüzündeki kir gökyüzü kadar maviydi özgürlük mü? boşta kalmış eller gibi hava tuttu toprak tuttu su tuttu kir tuttu yine... sarı yelkenler açılmadı mı? kar uykusundan uyanan her dilsize bağırır mısın? dilsiz diye ben duydum sen, gördün mü o zindanı çocuk biliyorum, biliyorum dara düşmeden, akar mı yaş hiç? |
daim olsun kaleminiz
tebriklerimle