Karşı Dağdaki Divane
bahtının rengi gibiydi toprak,buralarda
güneş senin ellerinde kandil dururken sadakat ipini yine sen doladın maşuğun boynuna ben pusmuş seni bekliyorum yokluğunla fırtınalı gecelerde kıvrılıp küçülüyorsun soğuk yatağında çocukluğunu üstüne örterken dualarından adım sızarak sıyrılıyorum dudaklarından hatıralar bir bir aklından geçerken sebepsiz kavgamızın bir ucu göğsümde mızrak duruyor bir ucu senin suskun dilinde şiirlere düğümlü ne zaman çözülecek bu buz dağı ağustosun yangınına randevumuz körü körüne belirsin artık bir yerlerden gökkuşağı çaresiz fethine hazırlanacağım yine gözlerinin yine kellem koltukta zorlayacağım dudak burçlarını senin yüzünden gece saplanacak cesedime hasretim yıkayacak sokaklarını bana baktığın zamanlara kurarken çilingir soframı yanak bozkırlarında bağdaş kurarak dargınlığımı nehirlere doldurup boca ediyorum fesleğenleri çiğniyorum kokusu sana benziyor diye ay ışığını içiyorum aslında sana o kadar yakınım ki duyar gibiyim iç çekişlerini gördüğün o çoban ateşini harlayıp karanlığı sabrımdan emzirenim arala artık perdelerini karşı dağda ki divane benim Faruk Civelek |
Sevdanın hüzünle harmanlanmış haliyle kaleme, kelâme gelmiş nadide eserinizi büyük beğeniyle okudum ve dinledim.
Gönül emeğiniz varolsun.Teşekkür ederim.
Candan kutluyorum gönül emeğinizi.
Saygılarımla.