Bir Acem Kavalı
içli bir ezgi kalmıştı kulak dibimizde
ve kaşık seslerinden süzülen çayda çıra şimalden peygamberler ütopyasına yuvarlandığımız iki iklim arasından başak veren o harmanda çorak toprakların töre mezarlarında ağlaştık yıldızlar iris kesilirdi gözlerimize katıksız yer sofralarından doyardık kahkahandan söz düşerken sazımın bam telinden güneşi yorgan çekerdik üstümüze korkardık... kekiklerden misk-i amberlere katardım kokunu bana kapanırdı o zaman kirpiklerin sen nefretli ellerin kızıydın beline bağlı kuşağa yazılı idi kaderinin seceresi bindallı içinde yanardı güzelliklerin oysa ben sessizce askoroz’a katılan bir dağ deresi çok zamanlı yollarda Asur aşırı yırtılarak düşerdi gözlerinden sanki o bulanık hengame de soyluca ben kapkara bir denizin koynuna sokulurken usulca asi bir üvey evlat gibi tepemizde sallanıp durdu ya vurgun yemiş çocukluğumuzun celladı acımadan vuracaktı ecel tellerine tarumar kapanacaktı senin gözlerin karıncalar bile yas tutacaktı zamansız kapanan kirpiklerine Aras’ın sığ sularında bile soğumadı buğday tenin ben kuzeylerinde donuyordum sen’in.. yangın gözlüm.. bir acem kavalından içiyor seni özlemim Faruk Civelek |
Faruk bey, doğrusu çok zor her mısraya ayrı bir çağrışım değeri katmak
siz bunu çok güzel başarmışsınız
gözlerim her birini ayrı ayrı taradı
ve doğrusu müthiş bir ahenk ve söylemler dizisi
"çorak toprakların töre mezarlarında ağlaştık
yıldızlar iris kesilirdi gözlerimize
katıksız yer sofralarından doyardık
kahkahandan söz düşerken sazımın bam telinden
güneşi yorgan çekerdik üstümüze
korkardık..."....... özellikle bu kısmı ise çok beğendim
...
Tebriğimdir candan güçlü kaleme.
Kalimera tarafından 5/22/2010 12:41:09 PM zamanında düzenlenmiştir.