UYURKEN....
Ben sen daha uyanmadan kapına gelmek isterim bir sabah,
saçların öyle dağınık, geceliğinin bir askısı aşağıda eteğinin bir yanı kalkık, uyku sersemi açmalısın kapıyı dudaklarının kenarından şakağına vuran yastık izleri ile. Uzaklardan bir yerlerden bir okul zili vurmalı kulaklarımıza. Gelişim ; o kocaman caddeden hiç araba geçmeyecek bir saate denk gelmeli, gelişim ; sessiz olmalı, denizi dinleyecek kadar sessiz. Hiçbirşey sormadan yürümelisin o kısacık koridoru. Kısa değil mi ? Vücudumu şehvet sararken arkandan bakmalıyım, yakınlarda çalan bir fabrikanın işbaşı düdüğü getirmeli beni kendime gözlerimi zorla alıp kalçalarından , koymalıyım yerlerine. Gelip peşin sıra uzandığın yatağın kenarına ilişip, seyredeceğim seni. bir kolunu altına alıp mı kıvrıldın ? kabarık mı yastığın ? yoksa yastıksız mı uyursun ? Bir kez okumuştum bir yerlerde, senin kadar güzel boyunlu olanların yastıksız uyuduğunu. doğru değil mi? Sisler kalkmamalı daha şehrin güne bakan penceresinden tutuşmalı rüzgara kapılıp perdeler, daha çok erken olmalı kalkmak için. Uyu. Sen bütün giysilerini yerlerine koymuşsundur akşam yatarken, ortalıkta senin üzerinden düşen hiçbirşey kalmamıştır. Kim bilir ne düzgündür senin odan. Eski moda gelir sana yatak odasında sürahide su filan, komidininde mutlak bir gece lambası vardır, kitap okuman için. Saksı maksı yoktur odada, akıllı kadınsındır sen, gece yattığın yerde çiçek bırakmamışsındır. Ben bacaklarını seyre daldığımda sen yeniden uykuya dalmalısın sabah, daha çok erken. Uyumalısın. Ben seni seyrederken... Çok şey istemedim değil mi ? Vallahi, Billahi sadece seyredeceğim seni, sen uyurken.... |
sevgimde kalın, deniz kadın.