Ölü İstanbul
Ölülerin ardından ağıt yakılmasın mı?
Boğaz Köprüsü’nde intihar saatler yaşanıyor. Kulağımızda bir martı çığlığı kaldı. İki tarafın ağrıyor İstanbul, ateşin var… Sönen ocakların dumanı ciğerleri dağlamasın mı? Ben selam ederim Ankara’dan, eskiden olduğu gibi. Yarısı kayıp acıların, diğer yarısı bayat… Ellerimizde geleceğe sönük umutlar var. İki yakan bir araya gelsin İstanbul. Döner vapurların dümeni, sen ağlama. Boğaza sıfır düşler büyüttük, aşk meşk ve biz mutluyduk. Yollarında el ele tutuşur senin için ölürdük. Sakın sallanma İstanbul, hazır değilsin. Su havzaların, ormanların talan edilmiş. Haberin olsun İstanbul, sen artık sen değilsin. Sana hep âşık olduk, sen bizi bir kez sevdin 1453’te. Sonra yasak aşklar yaşadık seninle, kirlendin. Şimdi gözümüzde bir görüntün var. Gürültülü yalnızlıklara dost, sağır duvarlar gibisin. Ne yapsak faydası yok, utangaç acılar gibisin. Suskun ve süslüsün İstanbul, keşfin tamamlanmış. Şimdi İstanbul, elimden tutsan yine düşerim yollarına. Seni en sevdiğin insanlar darp etti, değdi mi yıllarına? Ağlama İstanbul ağlama, yakışmaz bu yaşlar sana. |