Şişe Çevirmece
Isısı var.
Dudaktan yerim nefesini Us ise şehvetin fısıltısı... Doyumsuzluk değil benimkisi, tin susuz. Yaşam delirdi. Demli ‘sus’ sesleri! Uzar gider gece sabah gecikir Perdeler kapalı sesler sevişir Kor ateşten aldım aşkın şevkini. Gözler inatçı, küskünlük zordur. Ağrısız başa ağrılar mı revadır? Gam, servet ve göz çukurları Dolusu yoksul, boşu revan Heyulası yoktur, dönsün devran. Dilim dilinde. Tadı var şehvetin. Bal dudakta bin bir marifet Tenin iyi ki tenimde Yatıyor şimdiki zaman Uykumuz ezelden. Uykusuz düşler gördüm ben, Bir gözünde alev alev yanmalar Ötekinde umutlu sanrılar Sevişiyordu akreplerle yelkovan. Elin elimde. Gülüşüyorduk içimizden. Gözlerin okşuyordu isteklerimi, hissettim; Geçtik bir tarihin izinden Böyle değildi de neydi eskiden, Neydi, o an geçmeyen tek şey içimizden? |