--ön sevişmeyiz özgürlüğe orgazmın---
madam
beyaz topuklu ayakkabılarınla korkma, gez temizledik caddelerdeki kanları bir nostaljiye açıl lütfen aldık tinerleri çocukların poşetlerinden berduşları, şaraplarıyla yolladık köprü altlarına bak ne güzel şimdi pamuk şekerli sokak çocuklarımız ne şık olmuş değil mi? sarı sakallı ayyaşlarımız... şimdi caddelerimiz tertemiz madam kanı kireçledik, duvarlar lekesiz kurşun izleri sıvalı makyajlarla renklendirdik ne güzel oldu bak artık çizgi film oynuyor duvarlarımız simitleri yastık yaptık başlarında duvarları izleyip midye kabuğunda uyuyorlar artık düş satıcısı değil çocuklarımız... açtık şimdi yolunuza tüm barikatları eylemlere gizliden bir sus işareti olup sloganları dilimizin altına süpürdük ama yutmadık madam dilimizin üzerinde yabancı yön tarifi oldu şimdilik bir osmanlı nostaljisi yani hastalanan adam ilacı... çöpleri biz yuttuk, sizin için madam sel baskını yaptık evlerimize mavileştirdik denizi, balıkları dirilttik esmerliğimizi fabrikalara yolladık, gün aşırı güneşle seviştirin diye bronzunuzu... siz bir kafile rahatlığında buyrun taptaze otobanınıza biz kazalarla çukurlaşan yollara veririz, patikalaşan ömrümüzü bardaklarda rengarenk yanan kokteyller hazırladık sizlere yolculuklarda biz ise su isteme mahcubiyetiyle içimizi bir poşete sığdırarak gideriz tekerler üzerinde cinnete... bir ovayı önünüze serdik bir ormanı çevrenize yemyeşil ve kardeşçesine yakılmış ormanların külünü sakladık közünü susturduk kar bir nostalji oldu üzerinde bir gardiyan... hiçbir mevsim kış yağdırmadık ömrümüze hep ilkbahar ve yaz tadındayız madam sonbaharı unuttuk, unutturduk yaprak gibi ezdik botlarımızla darbesiziz şimdi hafızamızda... surları ayaklarınızın altına verdik kılıçları koynumuzdan çıkarıp duvarlara astık patlama kaçınılmaz elbet kalkan ettik, kalkınamadan evimize siz yaralanmayasınız diye sakladık darağacını, surlarımıza gömdük burçlarda düğümsüz, görebilesiniz diye yaşamı... atletsiz smokinler giyindik yoksulluğumuz çok şık oldu madam size uydurduk, gezintinize modalarınıza uyguladık her şeyimizi aykırı olmayalım diye birbirimize bir aykırı daha vurulur diye, bu düzende esmerliğimizi pudraladık gözlerimiz şimdi rengarenk, lensli birbirimize yabancı değil öteki değiliz artık madam... öpmek özgür artık duvardan sokağa dudaktan yatağa doğru, gizlenmeden bak işte böyle aşk yaşıyoruz ihanetin hançeri sırtımızda da değil ağlamıyoruz madam mutlucuk balonları oluyoruz sadece üflendiğimizde havada büyüyüp bir havai fişek gibi patlıyoruz üstünüze... biliyorsun madam noelleşemedik sizin gibi önceden yenileşemedik yıllara ama nobelleştik sonunda pamuk gibi yeni hayatımız kar gibi bembeyaz ellerimizle marquez’i de okur olduk yanlış anlama madam yüzüm kızarır böyle arada ama düşünce suç değil buralarda!.. bakın duraklara, otobüse, caddelere kitaplaştırdık her şeyi okuyoruz bodrumdaki yasaklı kitaplarımızı bilme zaten o yüzdüğün bodrum değil bizlerin su basan bodrumu aciz... korkmayın madam bu gülü alın lütfen bizim için rengarenk çingenemizin elinden uzatın bana elinizi, kader çizginizi falınızı kimselere söylemem size fısıldarım gizlice masamızdaki güle sadece şarabınız kanlanır ellerinizde o zaman gül çıkar, gül olur falınız bir tokat gibi yüzünüzde ayılırsınız gün biter gül biter yüzünüzde... gelin şimdi madam şarabınızın sarhoşluğu ile rakı soframa gelin susuz geçerken gecem akın geceme batıdan beyazlatın her yanımı düşün stratejik yanıma jeopolitik konumuma, yatağıma kimseler duymasın aman ha! bir abd komplo kurar yine yoksa düşün şimdi, gizliden gözyaşımla anlatayım eksik yanımla, siluetimle maskelerimizi yakarak balonuzu düğün yaparak sunayım aykırı yanımızı ötekimizi... ne olur madam yanlış anlama biz sadece mahcubuz arka perde ön sevişmeyiz hayata, gölgelenen önce siz orgazm olun bedenimizin yaralı caddelerine özgürlüğünüzü üstünlüğünüzle tükürerek gizlenen hayatımızın kaldırımlarına... KARALAMACA YAZGILAR KİTABINDAN |
nasıl bir anlatımdı böyle, şiiri şairinden okumak lazımmış üstat,
iyi ki ''karalamaca yazgılar kitabından''
yoksa halimiz duman olurmuş..
iğneleri batıra batıra, ülkem gerçekleri vardı her satırda..
bu saatten sonra madam yanlış anlasa ne olur anlamasa ne olur..
teslim olduk istedikleri gibi , yan gelip yatsınlar at oynasınlar,
bizde ''pamuk'' tan bol başka ne var..
bizede anamızı alıp gitmek düşer..( ama nereye ? )