KAPANHaksızlık olmaz mı ya, kırk yılımın kadını, Neden sana açayım içimin zindanını ? Ağzım da saklı kaldı, ilk cümle, son kelime ? Bir bahar dalı gibi düşerken ellerime... Asla düşünmemiştim, ne yalan, ne de kibir, Bahar gözlerimizden öpüyorken birebir. Bir sonbahar sabahı, çıkarken yolculuğa, Derdimi anlatmayı deniyordum bu çağa... Ya ben anlatamadım, ya kimse anlamadı, Neye başladım sandım, içimde yarım kaldı. Güneşin zeval vakti, doğmamıştım ben oysa, Beni böyle yarımlık düşüren hangi yasa ? Yoksa çok geç mi kaldım, yahut doğdum çok erken, Nasıl alışır insan, ağlamaya, gülerken? Oysa biz saatleri, çok geç vakte kurmuştuk, Uyandık bir yangınla, ilk ocakta tutuştuk... Biz zannedip herkesi, inanarak, kanarak ; Adımladık yolları, cayır cayır yanarak... Bütün yolları kesip, geçitleri tıkayıp , Kalırken elimiz de, boş kafes, kuşu kayıp. Kaç yaprak kaldı sahi, düştüğün o dallardan, Geçerken alnı açık, ömürlük sevdalardan... Çöz de artık dilimi, dinleme sözlerimi, Kanat gersem de göğe, ben bilirim yerimi. Boşa aranma artık, olmaz halden anlayan, Bana ait bu zindan, hem mahkumum, gardiyan. Yine yağmur yağıyor, baksana çise çise, Bir kuş kapayamadan, dönerken evimize... Hayrettin YAZICI |
Selam ile.