GÖZÜMÜN TORBASIşimdi ben gidiyorum izninizle, cansuyu ulaştığında köklerime, yaradanım da arzularsa beni,tekrar dirileceğim der,giderken..yapraklar dökülür,birer ikişer çırılçıplak kalıverir ağaçlar.. her mevsimin paleti,özüne münhasır, bilinmedik şelâleler,billûr tanesi su kaynakları,fışkırır en olmadık yerden.. sarının,yeşilin,oranjın envai tonları, ışıkları üzerine vurunca güneşin; bizim kataloglar,kifayetsiz kalır yine.. ormanın gülleri,soğuk suların çağladığı derelerde,alabalıkların eşliğinde, bana kelimeleri aratır..yakıştırmak da ne mümkün,ezilirim,hicap duyarım acizliğimle.. ağaç kokan evler,orman denizinde seyrelmiş ince ince tüten bembeyaz dumanın, ısıtamayan keçe battaniyelerin, şırıltıyla,uğultuyla derelerin gür kuzuların kuşların nağmeli sesleri,sanki; pek de alışık olmadıkları,biz insancıklara,Allah’ın izniyle selam dururlar.. ağacın kendisinden,güzelliğinden verdiği ferahlıktan doğa aşığı bir avuç neslimden,utanç duyarım.. patikalarda yürümek,gölünde,göletinde yüzmek,yemyeşil sessizliğinde özgürlüğü yaşamak, ıssızlığın keyfinde,anıtlaşmış ağaçların altında, tabiata,börtü böceğe tefekkür etmektir.. torfu ile,mili ile,özü burada toprağın,ama; nilüferler inadına sulara tutunur.. mola vermekten, o an’ları resmetmekten, yürümek ne mümkün.. gözümün torbası olmadığına hayıflandım. yeni gelin gibi hissettim kendimi, doğanın eşiğinde oturmak zorundaymışım gibi, ellerim dizimde kalakaldım,mıhlandım, alamıyorum gözlerimi,sanki direniyorlar, bana uymuyorlar..sempatik,parasempatik kalmadı bünyemde,karmakarıştım,çözüldüm.. hele,hele sen bir de yağmurdan sonra, buğulu gözler ardından bakar gibi, güneş de kendini göstermişse ........... bu boşluğu size bırakıyorum doldurun diye.. gönlünüzden geldiğince,özleminizce... |