AYAK DİRER AYRILIKGözlerimizde başlar, aşkın ilk saltanatı , Sonra dörtnala kalkar, giderek sevda atı ! Bir kelebek hüznüyle, takılırken ağlara ; Ya engin denizlere, ya vurur sarp dağlara... Gönlünde bir kaynama, gözlerinde meneviş , Kim çıkmıştır bahtına, bilmez acemi derviş. Ulaşmak için bir gün, açılacak kollara , Düşer bir kervan gibi, dizi dizi yollara... Ne bilsin ki divane, hangi yol çıkar yare , Açık yarayla gezer, dökülür pare pare... Bu uzun yolculukta, girerken haldan hale, Büyür içinde boşluk, düşer gönlü melale... Aklı askıda kalır, kanar onca yalana , Bir panayır yeridir, artık hazır talana. Bir sevgili uğrunda, terk ederken yurdunu , Nerden hesap edecek, yediği ilk vurgunu ! Gönül oynak dümende, ya çöldür, yahut vaha , Onca bahane vardır, girmek için günaha. Ufukta gözükmezken, bir teli sevgilinin ; Dayanır sınırına, adresi kayıp ilin ! Harlanan ocaklara, ha bire taşır odun , Kara delikler çıkar, yollarına umudun. Sayıklar gündüz gece, dudağında tek hece, Çözdükçe uzaklaşır, aşk denilen bilmece. Açık kalan gözleri, dönerken durgun göle , Atlar yangın yerine, her şeyi bile bile. Hangi falcıya koşsa, çıkarırlar cinini , Her aşık son deminde, kaybeder bilincini. Simsiyah gözlerinde, deniz nasıl çıldırır ? İçimiz de kristal, bir gökyüzü kırılır ! Kaybederken yerini, hem devler, hem cüceler, Dökülür sonsuzluğa, dilinden son heceler... Aşka ulaşamadan, ayak direr ayrılık, Aşıka ağız açar, dipsiz, deli karanlık... En sonunda bir ömrü, verirken bir hediye ; Bir türlü soramazsın, asla değer mi diye... Hayrettin YAZICI |