Ağlayan Çelişkili Kadınlar Hikâyesi
Ağlayan Çelişkili Kadınlar Hikâyesi
Kadere yasak aşklar Hapishane mahkûmları Ahbapları yalnızlık Yalnızlık içinde yalnızlık onlar Hapishaneler biraz mahkûm Biraz hayat büyütür Şekerleme bölüşür gibi Bölüşmüş kafesten evler Herkes tane tane bir yerde Hayata dem tutma çabası değil bu Islah olmayı beklediğinizi sanmayın Kuşlar kafeste değildir Onlar ayrı dünyada Sadece onlara Kötülükten uzak yumuşak bedenlerine ait dünyada Hiçbir insan sığamaz kafeslere Ve kuşlar kafese kapatılmaz! Kaderleri yaz kızımın parmak uçlarında Ve toplum hekimleri olan hâkimlerin dilinde olanlar Tanrı konuşmaz unutmamalı Âşıklar gözleriyle anlaşır Küsmeyi unutun Tanrı küsmeyi bilmiyor Müebbet kimseyi öldüremedi Unutmak kadar Engel duvarlarının boş köşelerinde Ranzalar arasında onca çocuk koşar Ellerinden şekerleri alınmış Unutularak öldürülmüş Unutanlar için Unutarak öldüren Akılları ve meşgul kişilikleri cana bulanmış katiller için Daima yumruklayacak bir duvar var O ranzalar arasında Kim bilir Belki bir gün Tanrı’da davalara kulak asar Yenidünya yaratır Beklemeli Umut… Umut… Umut… Umut hayranlık uyandıracak kadar değil Kıskançlık krizlerine sokacak kadar güzel Kazanmak için ter akıtmalı Gözyaşlarını ne sanıyorsunuz ki? İki defa ölerek doğanlar Özgürlüğün gölgeleri daima ellerinizi tutuyor olacak O sizi kucaklayan en büyük gerçek Tıpkı ruhunuz gibi Sadece sessiz ol Telaşla kadeh tokuşturma Cehennem onca teni yaktı Hiç birini duymadın Öyleyse sende sus Sükût altındır unutma Gözlerin yeter Gecesinin karanlık siyahında Zamanı yutar kimileri Hem nefret eder Hem de deli gibi severler Çelişkisinde dirilip zamana karşı aşkın Bazı kuşlar kafese tıkılmaz Belki de günahları yeniden yazdırmalı Ki sabahında gri bir pazartesinin Pazarı özlemeyi bırakmalı bir kenara O dün ve yarının çelişkisiydi Farkına varmalı nankör yanının Bin cana Bir ölüm var Acıyan yaranın tatlı kaşıntısını sevmeyi bilmeli Fark edebilmeli Pençesinde bir aslanın Yumuşak tüylerini görmeli Açmalı gözleri Açmalı ve bilmeli Hayat tek bir an Bir gün ölüm var Acı çekmeli Masandaki bir avuç suda Kendilerini okyanusların kollarında sanan Masum balıklar için Acı çekmeli Bir gün ölüm var Siyahları mı aydınlatır beyaz? Yoksa siyah mı aydın eder beyazı? Siyah mıdır beyaza değer katan? El ele kol kola olmadıktan sonra halkalar Nasıl zincir olur o halay? Ön tekere kızmayı unutmak gerek Geride gitse rotayı O çizer Senin işin takip etmek Hatırla Bir gün ölüm var Sapanlar bazı kuşlara dokunamaz Kendini taşlar sapan tutan eller Kafesler ürkekleşir kuşlar ötünce Her ötüşü harabeye döndürür kafesi Gönülde olsa kafes Altında Bazı kuşların gölgesine basamazsın Kafeste olsalar da Daima göklerde Gökleri taşır onlar Gökyüzünde umudu saklıdır kimi gönüllerin Gökkuşağının dibinde hazine aranmamalı Gönlü yoksa kuşların Kafeste neye gerek? Gökkuşağının hazinelerini aramayı kes artık Kalbini kırıyorsun ? Sorma… An… Bir gün ölüm var Unuttun mu? Sen ana demiştin o renklere! Ve unutma! Ya güneş doğarken hatırlanırsın Ya da yağmur yağarken… İbrahim BAYSU Siz şiirlerimi okurken ağlıyorsanız ben yazarken ölüyorum... sR___ |
Evet çok dolu bir yürek, sanki herşeyi yaşamış; yaşatıyor, bir solukda bitirtiyor, kutlarım...