Kal
Kal
Gitme! Gidip de Basma üstüme, dağılırım toplayamazsın. Geçip gitme olduğum diyardan, Yıkılır buralar toplayamazsın. Kopma benden çıkma yüreğimden, Durur bu kalp! Susar da bu can konuşturamazsın. Bir çocuk olur ağlarım durmadan Sanki kaybolmuşçasına tüm bilyelerim Ne seksek çizerim ellerimde tebeşirle Ne de koşarım, alnımda terimle Bükerim dudaklarımı Otururum köşemde öyle İnzivaya çekilir mutluluğum Bürünürüm en acısına yalnızlığın Delirir koşar dururum O yana bu yana Bulurda ölümün rotasını Çizerim yolumu Bilmeden gidipte kaybolurum Ölümlerden ölüm beğenip Hepsine talibim diye inletirim ortalığı Islak ıslak Gitme Tuzlu tuzlu eririm Bilemezsin Göremezsin Ansızın Çarparda tüm kapıları Hayatın üstüne Çıkarda giderim Atıp da yüreğimi olabildiğince uzaklara Kal ben olan her şeyde Gitme Ne martıları beslerim Ne de balıkları Süt vermem artık hiçbir kediye Okşamam başını hiçbir küçüğün Gidersen eğer Bende giderim Kendimsiz olan her yere Ağlar her sözüm. Yüzümün asık yanı, Hep mutlu olur gidersen. Tebessümlerim hiçliğe bürünürde. Kapatır tüüümm kapılarını, Yeni yarınlara! Olmazsan Biter her nefes gökyüzünde Ve ben kalırım Nefessiz Bil ki sensiz... Gitme kal! Bilirsin olmaz bu yürek tek parça. Çalma bu elmanın yarısını! Ne olur gitme kal! Çekilmez ellerim duvarların yakasından! Kırılır tüm parmaklarım. Ne bir şiir yazarım sana, Ne de gönderilecek çuvallar dolusu mektup. Acırsın halime Gidersen eğer Susar tüm bülbüller Koşmaz artık kırlarda yüreğim Sağır olurum her yakınıma da Kör olur görmem artık. Hiç kimse olmuş herkeslerimi Terslerim olur olmadık her vakit Kalırım yapayalnız Çaresiz Ve sensiz Gel etme Kal Gitme Ne olur Görmez misin? Nasılda düşer gözlerim tane tane Hiç duymaz mısın? Nasılda kısılır sesim Gitme derken. Gel inat etme de Kal Gitme! 16 – 05 – 2009 15 – 50 Siz şiirlerimi okurken ağlıyorsanız ben yazarken ölüyorum… sR___ |
Demişsin ya..
Ölme ölürsen mahrum kalırız senden ..
Kal Gitme... harikaydı.. ağladım .. Ağladım ama ihtiyacım olandı bu gece ağlamak..
Teşekkür ederim..
Yarısı çalınan elma...
Çalınan yarılarımız nerede acaba?