SORULAR
Nefsin şımarıp ta azdığı günde,
Benliği kınayıp sövebildik mi? Ateşlere verip, çile örsünde, Tevhit balyozuyla dövebildik mi? Ayırım yapmadan yahşi ve yaman, Daneyse daneyi, samansa saman, Hüküm verme vakti geldiği zaman, Yaratan aşkına sevebildik mi? Müspetle menfiye akıl erince, Taşları koyarak yerli yerince, Kader planından bakıp derince, Layık olanları övebildik mi? Çok laf ettik amma dostluk adına, Tahammül etmedik acı tadına, Ölümsüz dostluğun düşüp yâdına, Ateşten gömleği giyebildik mi? Hakaret duyunca; zehir zemberek, Hiç altta kalmadan olduk engerek, Susmak bir erdemdir, gönülden gerek, Her zaman “ya sabır” diyebildik mi? Manaya sırt döndük, maddeyi kaptık, İzzeti bırakıp zillete çarptık, Kötülükte nefsi kahraman yaptık, İyilik yapmaya ivebildik mi? Elimizde silah, parmak tetikte, Sayısız naneler, herze yedikte, Her zaman adeta Allah dedikte, Bir defa “İllallah” diyebildik mi? Gül olmayan bağda bülbül mü öter, Söz kısa olmalı alana yeter, Yaralıya bu aş zehirden beter, Bal ile yağ edip yiyebildik mi? 06.02.2010…..Mustafa YARALI |