Ruhune Embetya
şakak hizandan kırışıklık akar
yoğun bir gençlik geçirmişsin komalık kalemler ordusu saldırır ruhani bir hazla yaş yetmiş manevraların bir illüzyon gösterisi gibi büyüler ve son bulur bir fransız votkasında alev alev atılan tokatların kırmızısı darpta öksüzüm benim senin gibi kaybolmuş bir afrika prensesi gibi öksüz kömürleşmiş uykulara rağmen elmastan yataklar değse de bedenine bir tas şevkat midesine iner seyr-i hüznüne dalar şimdi soluk bir krallıkta gözleri hüzün dolu bakar da bakar tacından damlar emirleri sen oraya gidersin sen şuraya gidersin gitmek ne kelime sorarım kendime labirentlerimde yine labirent yapsam yolunu bulamamış bir kağıtta uçarım ve iktidarımı ararım sakat bir martı misali tamiri imkansız çatlak tedirgin bulupta yamalanan maça kızı gibi oynanmaya hazır beni de uçur donuk bir paçavradan koptun alize artık doruklardayım ağrıdan evereste sayfadan romana bir gidişattayım göz altı bezlerinden sıcak bir kanepeye dönüşürsem dedeciğim sığınmış dizlerimin üstüne tek nasihatdaşım kararmış kaşlarına bakarım rutubetli bir mevsim katılır kekeme diline pılını pırtını toplamış cümleler ardı ardına dökülür namlu titizliğinde beklemededir gizliliğin alfaben kördür gözükmez sabah bakışlı bir hayalsin sadece ayazlarda üşümektesin rol arkadaşım Ruhune Embetya EMRE EVREN YALÇIN "benimle olma! benim ol, benim..." |