Hoşbulduk/sür dudaklarını kalbinin namlusuna bir kurşun gibi...
Hoşbulduk
sustuklarımı söylemiyorum , konuştuklarını susuyorsun seni bulduğumda saçlarını emiyordun saçlarını aldım ağzından yüzünü sıvazladım yağmurlarımla uzattım seni dizlerime parçalamış seni ağustos yazın içinde kara kış yaşamışsın dostlarım diyordun nerdeler gözüm? yakınlarını arayan uzaklar olmuşsun kesmişsin ellerini dudaklarından tabutlar söktüm hayır sen ölümü değil yaşamı konuşmalısın doğruların ucunda hayat başlar unutma ama gülümse... Hoşbulduk yırtılmış uykularını diktim sen uyurken bağlar bahçeler ve güller ektim dudak kenarlarına birlikte uyuyalım bak sana yağmurlar getirdim dizlerinde namaz kılarız ekimin kış okşar bizi korkma tevbe ederiz mesela,gülümseriz Rabbe olmaz mı? Bildiğin gibi yap Çabuk dost ol,hangi ölüm geç gelmiştir ki Sarıl gözlerine insanların Sarıl ruhlarına...Yargılamadan sev... Hoşbulduk uzun uzun susan bir adamdan gelene heyecanla şarkılar söyleyen gidenin ardından ıslıklar çalan bir dosta dön Dön ki büyüsün kalbindeki çınar! Madem sessiz ölür erkekler, kıs sesini sözünü yükselt! Hoşbulduk ruhunu ateşe tut yansın korkuların ve telkinler ruhuna dön,kentlerde yer kalmadı... kalbin ve ruhun arasında yedi kere koş ayağını vur diline,su gelsin! kurumuş kitabeler dünyasına hicret etsin ıslak kelimelerin hoşbulduk bir insan kendisine ne zaman döner biliyor musun? kendisini dağıtmaktan ve bırakmaktan vazgeçtiği an... bir şarampoldur yuvarlandığı kendi yazgısında devrim evrimidir beklemenin,affet ve yola çık bakmazsın o zaman geriye al yanına kendini...bırak aynaları!kahrolsun akisler... hoşbulduk.. Bir mumun ateşi söndüğü zaman ışığı nereye gider? işte oraya değiş...dostlarını sevdiklerini ve kendini... ellerimi başımın iki yanına aldığımda secde uçlarıma denizler vuruyor Kayalıklar dalgalar ve çöl uğulduyor üç kere Başımı kaldırıyorum,karanlık;eğiyorum deniz ve kükreyişler anla işte... Hoşbulduk iyi(lik)lerle yaşamalıyız ama kötülüklerin inadına... çek ellerini başından sana okşanacak başsız yurtlar kırılmış halklar oyulmuş ruhlar getirdim acıyan bir sen misin be babacan? keşke yüzümüzü yan yana koyduğumuzda bir binanın tuğlaları olsaydı bakışlarımız dönseydi gerisin geriye karanlıklar biz aydınlık alevler yudumlasaydık kalbimize soğumasaydı ciğerlerimizdeki nefes... İsa olmaktansa İsa’dan yana ol! sür dudaklarını kalbinin namlusuna bir kurşun gibi ve namlundan İnsan’’ın gülleri patlasın dünyanın kalbine |
bir insan kendisine ne zaman döner biliyor musun?
kendisini dağıtmaktan ve bırakmaktan vazgeçtiği an...
bir şarampoldur yuvarlandığı kendi yazgısında
devrim evrimidir beklemenin,affet ve yola çık
bakmazsın o zaman geriye
al yanına kendini...bırak aynaları!kahrolsun akisler...
sizin gibi olmadık biz hiç ... topladığımız çiçekler hep ateştendi ondan ellerimizdeki yanık izleri...kendi gözyaşımızda boğulurken öğrendik biz yüzmeyi...terk edilmiş kentlerde ıssızdı çocuk yanlarımız ama yinede kendi saçımızı okşarken büyüdü öksüz düşlerimiz...yolumuz geçmiyordu sizin hayat dediklerinizden...siz siyah dediniz biz beyaz ...siz yaşarken öldünüz biz ölürken nefes aldık... her kendimize dönüşümüzde biraz daha uzundu yolumuz...kırıklarımız çoktu sakat kalan yanlarımızda oldu elbet...ama tanıdıktı acı...vefalıydı dua...kendi yalnızlığımızın koluna girdiğimizde anladık güzeldi gurbetten dönüşler...önce kendinin omzuna attığında elini dosttu insan...
uyanın artık ölüm uykunuzdan... yağmurlar çoktan terk etti mevsimleri...eksik yanlarınızla örülü şehirlerinize uğramaz oldu kuşlar...dost bildiklerinizin ellerinden akıyor kanınız...anlayın artık...ruhunuza dönün,kentlerde yer kalmadı...
İsa olmaktansa İsa’dan yana ol!
sür dudaklarını kalbinin namlusuna bir kurşun gibi
ve namlundan İslam’ın gülleri patlasın dünyanın kalbine
bunun üstüne ne söylenebilir ki...
tebrikler...çok sağlam bir şiir ...saygılarımla...