8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2473
Okunma

ne zor şey
sana yazmak
seni yazmak
ve
oku demek
vefasız düşlerin
yağ gibi üste çıkan
yalancı nankör sanrıların sayesinde
bedbinleşirken
kendimden uzaklaşıyordum
geldin
derdin zamanla umutsuzluğun
siyah çarşafına kapladığıydı bedenim
SEN muradın has rengi
yeşil sarmaşık
umulmayan yerden fışkırıp
boy verişinle
bir kat daha sabır giyindim
sarıp sarmaladın
bakışları mezara çakılıydı gözlerimin
SEN karanlığıma siracûn nur’u işaret edip
düzen bildiren
yoluma ders çizen oldun
kaybolmuşluğum ise
sırtlayıp getirdiğin cesaretle koşmayı öğrendi
...
huzurun duldası yüreğini
siper edenim
senden sonrasında
ne yerli yersiz esen rüzgârlara küfrediyor
ne de açılıp kapanan kapıların gıcırtılarını
umursuyorum
yüreğim ömrüne
avuç avuç dualar taşıyıp
pûşide surlar inşa eder
kaşını indireceklere
çıkarları için peşine takılacaklara
kalkan olsun
aşk gelip kurulduğu anda
firkat düşünceleri
gönül bağının
testisini kırmasın
sınanmasın kuraklıkla
katre-i hasret
süzülmesin gözlerinden diye
...
-hayat karanlığıma şems-üş şümûs dediğim-
bak
yine oldu
titriyor kalemim
varlığının hazzını anlatacak
harfleri toparlarken
dilek kelimelerimin sıralamalarında
virgülleri şaşırtıyor
ürküyorum
ya maazallah kekemeleşip nokta koyarsa
ara veriyorum