Düş Mezarlığı...Sürüldüm, Süngüsüz sürgünlerde Sürgün verdim ertelemelerle Hangi azadın mesnevi tetiğinden düşsem Yaralı, Vuruldum dizelerle... Kimselere anlatamam... Buruşturulmuş geceler rehin Secdeye kapanmış düşüncesiz iyiliklerin mabedinde kefil edilir düşlerin Düş, düşün kurdu imiş insan zihninde -Bilemedim- Saçlarına ak melek tozunu dökmezden evvel Sakallarında ömrü hikâye ederdi şair Çulsuz şiir eskizleri gibi dağınık Hangi zaman tiradında unutsa Örttüğüm tecride tanık Hayata de ki; -Yeryüzü düş mezarlığı- Gövdemi kaygan gediğinde tutup Gölgesini kemiren akrebin kıskacında -her damlanın doğurganına bıraktığı veda busesinde saklı- Şafağa hasret Yaslı bulut Toprak buruk -O gün bugündür- Aynı aynada kendini görür Parmaklarımda araladığım risale Tavaf eden doruk Tanrı bahçesinden dışlanan cennet -Şefkat ve merhamet- ...Ve kimselere anlatamadım! Güneşin çizgilerine dokunur Eros vakti ay düşürmem Hallacı Mansur’a esenlik dilenmiş yeminli yüreğiyle, acılara sufi kalmalarım Kurgusunda oynanacak bir rol vardı elbet hayatın Tümceleri saydama çekildiği kubbeden Hamiline yazılmış sevdayla dökülürken ten Aşkla acemi yüreğin çırpınışlarını yasallaştırdım Tam uzanıp alırken Düşürüp kırdın... Bak! Ellerimde yok artık. Yağmurum gözlerini siliyor Yedi tepe sahanlığında Dalgalarıyla filizlenen denizde tuz arama Yenisiyle ibadet eden kapılar çaldım Kimse -yok- Çehresi su dolunca gizler azizi, çaputunda mihmandar -suçlu karanlık- -Buralardan sessizce uzaklaşalım- |