Geç Kaldık Yaşamayazaman eylül zaman kızıla teslim ve karanlıktan çıkıp bir trajik senfoniyle tekrar karanlığa dönerken sonsuzluğa yakarır nefesim cılız cüssesiyle ve bir akşamüstünde yanılmışlığım rüzgâr soluğunu geceye saklarken dalga dalga tutsak olur hiç görmediğim diyarlara gün düşer artık yollardan yedi renk gülümsemekten bıkar yalnızlığım anlarım biteviye yazan bir ben bir ben hiç sökmeyecek şafağa yanan (bilir miyim nedir şimdi mısradan sızan) küskün bakar Seine batı kıyısından Brel’in kollarında dans ederken karamsarlığım ağlayarak kaçar bir Venüs heykeli eski çağlardaki agorasından oysaki yalnızca sen yalnızca gölgen bu akşam kaldırımlarda susan ve bistrodaki piyanonun siyah beyaz tuşlarında gamzelerindeki esrardı ölesiye yanan ve acıya tutsak duyguların zaman Paris günü neden yakalayamadık neden sorgulayamadık çağlayanlarını dur durak bilmeyen o berrak ırmağın o ellerimizdeki hayatın (geç kaldık leylekleri uğurlamaya) yarın yok dün yok artık ölümsüzlük yeminleri hep yalan yalan buzukiden dökülen tüm hasret nağmeleri tüm o rebetiko ezgileri bugün yine durup durup geçmişimize ağlamadık mı gitarında yine aynı terane aynı keskin poyrazın başı dizlerinde zaman Ada iyi bak avuçlarına akşam güneşinin enkazını ve diyetini gör ve yan rengarenk günahlarında zaman kimsesizlik zaman merhametsizlik zamanı hiç söylenmemiş ve söylenmeyecek öyküler ve hiç çizilmeyecek resimler ve yarınlardan gitme zamanı (ne yazık kahrettik algılayamadığımız yazgıya) geç kaldık Kosta biliyorum geç kaldık yaşamaya ADALI DERGİSİ_Ekim 2006 Feride ÖZMAT |