Hasret
Kandil alevinde ispirto kokulu hasret
Yayıldı Ruhumun ta en ücralarına Üşüdüm yorgan üstü uykularda Ve seni kaybettim tüm kabuslarımda Sorgusuz hesaplaşmalar, Anlamsız perdahlarla döndüm etrafında Bir türlü sana uzanamadı ellerim Yokluğunda yerle yeksan bir biçimdeyim Ve yalnızlık bataklığına öyle bir saplandım ki Yedi bitirdi kanımı Jilet kesiklerinde çile sinekleri Tutuştum Gideceksin korkusuyla daha bir ‘har’lı Taş kesildim hayallerime Kapattım gözlerimi durdum ‘semâ’ya Bana kıyıpta vedalara varamazsın umuduyla Daha bir hırsla salındım ufuk çıkmazına Sanrılara ve kasvetlere doğru Bağrımda en karasından eş anlamlı iki kelime Toprak ve sevda Gözlerimde ise Mavi üstüne lacivert işlemeli tuvaller, Silik betimlemeler Ruhumda dolaşan tablo üstünde var olan Gece siyahı, kader siyahı, vurgun siyahı Yok oluşuma uzanan Beterden beter sensizlik siyahı Ve gül deseniyle içime nakşedilen Yakınları bile uzak eden dinmez bir hasret… Yavuz Süleyman OĞUZ Yokluğunda boz bulanık hayallerle avunmaya çalışıyorum… |
izninizle hocam
**yokluğunda hasrete gömüldüm doğru
ey yâr!
sana yalanlarım olmadı ki hiç
bir de ağladı kızıl renkte gözlerim
akan her bir damalada döküldü hasretim
sana neden gitme diyemedi şu kahrolasıca dilim?
***nefret ediyorum kendimden
işte bunun için...
Hangi sevda avutur beni şimdi?
çivi çiviyi sökermiş ya
külliyen yalan!
kalbime kazındı sevdam
iğne iğne,nakış nakış
gergefimde kendi gönlüm
söyle!
böyle işlemişken ruhuma
sıfırdan bir aşkı görür mü gözüm?
Ey kar tanem benim
ey ayrılık aşığı sevdam
simsiyahım ya şimdi
karanlık her yer
reva mı bu acı ikimize?
sen de gündüzlerini yitirdin,biliyorum
gelmesen de şunu bil sevdiğim
ben her gece hasretin koynunda,
hasretinle uyuyorum...
saygılarımla hocam.
gökperim tarafından 9/19/2009 1:12:31 PM zamanında düzenlenmiştir.