ÇocuktukI. Çocuktuk, Küçücük ellerimizle, çamurdan, Kocaman kamyonlar, atlar yapardık, Sonra bindirirdik düşlerimizi, Alabildiğince sınırsız. Olabildiğince uzak, Belki, daha önce keşfedilmemiş, Belki, keşfetmeye geç kaldığımız. Uzak diyarlara gider, gelirdik, Gittiğimiz her yer, bizim bilirdik. Denize girerdik, Kıyısı olmayan uçsuz, bucaksız, Gökkuşağının peşinden koşardık, Yıldızları sayardık geceleyin, Güneşin doğuşunu izlerdik bir kayadan, Ve batışını. Çiçekli bir bahçede sere serpe yatardık. Biz bu güzel şeyleri, hep düşlerde yaşardık. Düşlerimizden, soyunduğumuz zamanlarda, Yine, o tozlu köyü sevmekti tek gerçeğimiz, Mecburi. II. Çocuktuk, Zengezur dan, Doğubeyazıt a yürürdük, Yırtık çoraplar içinde, üşürdü ayaklarımız, Sırtımız parkasız, Kar-beyaz oluyordu, saçlarımız, Avuçlarımızı ovar, Donmamak için türküler söylerdik, Bağıra, bağıra, Acı dan ve sancı dan. Sonra, bir bölük asker misali koşardık, Koro halinde tekrar, ‘’Ay akşamdan ışıktır, yaylalar, yaylalar.’’ Her sabah aynı iştahla yürürdük. Yol biter sabrımız hiç bitmezdi. Beslenme çantamız yoktu, Naylon poşet içinde, iki dilim katıksız ekmeği, Kimse görmesin diye kitaplarımızın içine saklardık. Zira, arkadaşlarımız görürlerse, Ayıplarlar endişesi hakim di. III. Çocuktuk, Yoksul ailelerin çocukları. Titrek alevli gaz lambaları, Yarınlarımıza ışık tutardı, Yanabildikleri, dayanabildikleri kadar, Çoğu zaman, tasarruf olsun diye sobayı yakmazdık. Yine de başımız dik ti, boynumuzu bükmezdik. Ayakkabılar bir numara büyük, Elbiselerse birkaç beden geniş, Bir sonraki sene giyilsin diye, Bir önlüğü, en az üç kardeş giyerdi sırayla. Yoksulluk, Kurşun gibi içimize işlenmiş, Ve biz o kurşunla yaşamayı çoktan öğrenmiştik. IV. Ve yine, her şeye rağmen, Düş kurmaya devam ediyorduk, boyumuzdan büyük. Umudun yakasını hiç bırakmıyorduk. Mısra mısra büyüyor, Kocaman birer cümle oluyorduk. Siyah beyaz bir dünyada, Rengareng çiçekleri, Pembe, pembe yanaklarda gülüşleri Tarlalarda başakları, Gökyüzünde, güvercin sürülerini düşlemek. Gerçek olmayacak düşler değildi. |