GAGLIK (*)
GAGLIK (*)
Kendi dizginini ele kaptıran Azın emrindeki çokluğa yazık. Kargalar keyfinde bülbül kafeste Hür değil kanarya kekliğe yazık. El ne bilsin yalanını seçemez Kol yorulur tırpan dahi biçemez Fiyakada onu kimse geçemez Cepte beş kuruş yok şıklığa yazık. Bu gidişle artar eksilmez sancın Ben peşin söylerim istersen incin Mâziye taş atan âtisiz gencin Yüzüne tükürsem tük’rüğe yazık. Gem vurulur kalemime, dilime Sanki sanık yargılanır kelime Gönül pınarımı yıkan zâlime Bir damla su veren gaglığa yazık. Yüce Sâni sanatını sırlarken Ecel taşı kabre doğru fırlarken Canlı cansız her şey O’nu birlerken Varlığın içinde yokluğa yazık… 29/05/’88 Hanifi KARA (*) Gaglık: Yağmur ve kar sularının kayalar üzerinde biriktiği tabii çukur. |
Ecel taşı kabre doğru fırlarken
Canlı cansız her şey O’nu birlerken
Varlığın içinde yokluğa yazık…
harika alkışlarda benden