Okuduğunuz şiir 8.9.2009 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
İstanbul
Bir yanında Avrupa, diğeri Anadolu; Kıtalar arasında buluşan medeniyet, Tepelerle örülü sîması tarih dolu. Görünen yüzündeki görünmez hâkimiyet: İstanbul ! Suskun dilde ruhanî masumiyet.
Fatih Camisi’ ndeyim... Burası kutlu mekân. Güvercinler tesbihte, zikir, gizli bir figan. Sessizce seyrediyor Fatih Sultan Mehmet Han Sanki diyormuş gibi; - Sen misin fethettiğim ? - O eşsiz müjde ile büyük hazzı tattığım ? !
Ne yaman çelişkidir yaşadığın her anın, Gününde izi varken geçmişteki zamanın; Ne ezanların suskun, ne kısık sesi çanın. Pera’ da kadehlerin çın çın! Derken yosmana Yedikule hıçkırır ağlarken Genç Osman’ a !
Dillerde Sadabâd’ ın ihtişamı, lâlesi, Eyüp sultan Nebî’ nin nurâni şelâlesi, Galata bir Hazerfan, ilhamsa Kız Kulesi; Topkapı Sarayı ’ ndan süzülür eşsiz rahmet Ayasofya suskunken coşuyor Sultan Ahmet.
Gece örterken seni Etiler’ de gün başlar, İstinye, Tarabya’ da türlü türlü telâşlar. Sabah ezanlarına tempo tutar sarhoşlar. Yollarına set çektik görünmez oldu nusret ! Alnın secdeden kaçar, secde alnına hasret.
Sulukule’ n mastika, Kumkapı’ n fasıl fasıl; Çarşamba’ n teheccüdde; sarsıl İstanbul, sarsıl ! Hangisi gerçek çehren belli değil velhâsıl. Boğaz’ ın inzivada, Altın Boynuz’ un şaşkın Dünya sana âşıkken aşk arar olmuş aşkın!
Bu bir hesaplaşma mı, geçmişle kavgan niye? Örümcek ağlarıyla örülü çok külliye “ Heybeli mehtaptayken ” ağlar Süleymaniye! İstanbul! Duy sesini sükûtta yanan âhın Bedene ağır gelir bu rengârenk günahın.
" Konstantinopol " diyor adınla ezilenler, Patrikhane tezgâhı yazılıp çizilenler Unutmuş büyük fethi hizaya dizilenler! Bir Mehmet’ e yetmeyen köhnemiş Bizans, uyan !; Yetmiş milyon Mehmet var, bitsin ekümen rüyan !
Vakıflar, hastaneler… Her bir yanın imaret; Sanki ana şefkati, sanki sonsuz merhamet. Yazık! Anlayamadık… Gel hakkını helâl et ! Dârülaceze’ n ile sensin batmayan güneş Kilise, havra, câmi aynı mekânda kardeş.
Ecdadın yadigârı toruna candan candır. Taşın şehit türbesi, temelde harcın kandır. Toprağın Türk’ e mahrem, yalnız Türk’ e vatandır. Ey karanlık çağları aydınlatan son okul ! Ne geçmişini unut, ne dünde kal İstanbul!...
( Not: Her sitede adımın ve şiirlerimin olmasını istemediğim için; yazılı izin alınmaksızın şiirlerimin tek tek ya da blok olarak kendi kayıt ettiğim sitelerin dışında yayımlanmasına izin vermiyorum.)
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İstanbul şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İstanbul şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
harika bir şiirdi ellerine yüregine saglık hocam bir ustad derki bırakın şiiri şairler yazsın haklı valla siz yazın biz karalayalım bakıyoruz ölümünden sonra şairleri ozanları aşıkları şaheserleri yaşatmaktadır eminim bu şiirde onlardan biri bence sevgiler saygılar kardeşin hazani
Yorumlanan şiir: ''İSTANBUL'' Yazarı: Sayın Mehmet Emin Türkyılmaz. Mahlası: Oflu Şiir metni:
İstanbul
Bir yanında Avrupa, diğeri Anadolu; Kıtalar arasında buluşan medeniyet, Tepelerle örülü sîması tarih dolu. Görünen yüzündeki görünmez hâkimiyet: İstanbul ! Suskun dilde ruhanî masumiyet.
Fatih Camisi’ ndeyim... Burası kutlu mekân. Güvercinler tesbihte, zikir, gizli bir figan. Sessizce seyrediyor Fatih Sultan Mehmet Han Sanki diyormuş gibi; - Sen misin fethettiğim ? - O eşsiz müjde ile büyük hazzı tattığım ? !
Ne yaman çelişkidir yaşadığın her anın, Gününde izi varken geçmişteki zamanın; Ne ezanların suskun, ne kısık sesi çanın. Pera’ da kadehlerin çın çın! Derken yosmana Yedikule hıçkırır ağlarken Genç Osman’ a !
Dillerde Sadabâd’ ın ihtişamı, lâlesi, Eyüp sultan Nebî’ nin nurâni şelâlesi, Galata bir Hazerfan, ilhamsa Kız Kulesi; Topkapı Sarayı ’ ndan süzülür eşsiz rahmet Ayasofya suskunken coşuyor Sultan Ahmet.
Gece örterken seni Etiler’ de gün başlar, İstinye, Tarabya’ da türlü türlü telâşlar. Sabah ezanlarına tempo tutar sarhoşlar. Yollarına set çektik görünmez oldu nusret ! Alnın secdeden kaçar, secde alnına hasret.
Sulukule’ n mastika, Kumkapı’ n fasıl fasıl; Çarşamba’ n teheccüdde; sarsıl İstanbul, sarsıl ! Hangisi gerçek çehren belli değil velhâsıl. Boğaz’ ın inzivada, Altın Boynuz’ un şaşkın Dünya sana âşıkken aşk arar olmuş aşkın!
Bu bir hesaplaşma mı, geçmişle kavgan niye? Örümcek ağlarıyla örülü çok külliye “ Heybeli mehtaptayken ” ağlar Süleymaniye! İstanbul! Duy sesini sükûtta yanan âhın Bedene ağır gelir bu rengârenk günahın.
" Konstantinopol " diyor adınla ezilenler, Patrikhane tezgâhı yazılıp çizilenler Unutmuş büyük fethi hizaya dizilenler! Bir Mehmet’ e yetmeyen köhnemiş Bizans, uyan !; Yetmiş milyon Mehmet var, bitsin ekümen rüyan !
Vakıflar, hastaneler… Her bir yanın imaret; Sanki ana şefkati, sanki sonsuz merhamet. Yazık! Anlayamadık… Gel hakkını helâl et ! Dârülaceze’ n ile sensin batmayan güneş Kilise, havra, câmi aynı mekânda kardeş.
Ecdadın yadigârı toruna candan candır. Taşın şehit türbesi, temelde harcın kandır. Toprağın Türk’ e mahrem, yalnız Türk’ e vatandır. Ey karanlık çağları aydınlatan son okul ! Ne geçmişini unut, ne dünde kal İstanbul!...
İstanbul - 2006
Mehmet Emin Türkyılmaz (Oflu)
***** YORUM: Şiir türü: Manzume. Hece ve durak yapsısı: 7 + 7 = 14. kusursuz. Şiirin bent yapısı: Beşer mısralık on adet bent. Şiirdeki kafiye örgüsü: Tam, Zengin ve TUNÇ kafiye'nin ahenkli birlikteliği. Konusu: İstanbul'un; konum ve güzellikleri, tarihi mirası, kültürel yaşamı,... Şiirdeki kurgusal düşünce niteliği: Destan vurgulu şehrengiz. Bend yapısı: ababb, cdcdd, efeff.... Şiirin şiir üzerindeki hakimiyeti: Kutlanılacak düzeyde... Şair bu şiirinde; girizgâhın nihayetine kadar şiir metnine mükemmel bir yön verişle, şiirin şair üzerinde hakimiyet kurmasına izin vermeden, her bendin her mısrasını kontrol altında tutabilme başarısını göstermiştir. Şiirin bentlerinde dokunan temalar:
1. Bent: İstanbul'un coğrafi konumuyla girizgâhı başlatır. Suskun dildeki ruhanî masumiyetle gelecek olan bentler konusunda ön fikir verir. Bu aynı zamanda şiirin gelecek olan bentlerin niteliğine de ustaca bir atıftır. 2. Bent: Şehrin fethediliş vurgusuyla, şairin dünya görüşünün mısralara edebi bir dille birlikte aktarıldığı bölümdür. 3.Bent: Kurgu tekniği, vurgu kudreti, anafikri, kafiye yapısı, sanat ve edebi değeri o kadar güçlü bir bent ki; okuyucu artık şiir metninin tamamını okumadan bırakamaz. Şiir bu bendiyle okuyucunun iradesini finaline kadar ele alıyor. ... ''yosman'a'' ve ''Osman'a'' kafiyelerinin bir değil iki kez tunç kafiyeyi yakalayabilmesi dahiyane bir buluştur. 4. Bent: Şehrin şanlı tarihi hatırlatarak, Osmanlı'nın engin hoşgörüsünün günümüze yansımasını gözler önüne serer. 5. Bent: Şair şiirin sadece geçmişle sınırlı kalmasına izin vermeyeceğini, günümüzün acı gerçeklerini, dünya görüşü ne olursa olsun her okuyucuyu incitmeyecek bir duyarlıkla mısralara aktarır. Kalem edepli ve edebî kudretini bu bentte etkili bir biçimde hissettirir. 6. Bent: Şairin sitem duygusunu zirveye çıkardığı bölümdür. Günümüz İstanbul'una yakışmayan yaşam tarzı ve İstanbul'un rahatsızlığı dile getirlir. Dünya kendisine âşıkken bundan nasibini alamayan bir talihsizliğe vurgu vardır. Şairin, İstanbul'a gereğince sahip çıkalamadığının vurgusudur. 7. Bent: Kültür erezyonunun keskin bir ifadesidir. Şiirin; yabancı hayranlığına sitemle, kendi mirasına sahip çıkmak istemeyen toplumu, sarsarak ve kendisine gelmesini sağlayacak bendidir. 8. Bent: Şehrin ve tarihî mirasının aslında sahipsiz olmadığının vurgusudur. Millî, manevi ve ahlaki değerleri törpülenen toplumların; mevcudiyetlerini idame ettirmelerinin mümkün olmadığını belirten, Ayyuk'a varan bir feryattır. Şair bu bölümde üzerine düşen toplumu uyarma görevini hakkıyla yerine getirmiştir. 9. Bent: Dinler arası diyaloğ ve hoşgörü bendidir. Şiir bu bendiyle tek bir ulusa hitap etmediğini, evrensel bir niteliğe büründüğünü, kavga yerine uzlaşının gerekirliğine vurgu yapar. 10. Bent: Final bendi şiirin akıcı, coşkulu ve edebi metninin zihinlere kazındığı en etkili bölümüdür. Şiirin son mısrasındaki vurgu ile ''Şanlı bir tarihin mirasına sahip çıkılması ve kıvanç duyulması ile yetinmemek gerektiğini; çağın bilim ve teknolojik gelişmelerinin yakından takip edilmesi ve çağdaş medeniyet seviyesinin gerisine düşmemek gerektiğinin'' etkili, yalın ve kusursuz bir şekilde mısralara aktarılmasıdır.
Bu şiirle tanışmam: Altı yıl kadar önce bir şiir sitesinde görmüştüm. Şiirin altında aklımdan silinmeyen bir not vardı: ''Bu şiirin İstanbul konulu şiir yarışmasıyla bir ilgisi yoktur!'' yazılıydı. Bu kadar güzel bir şiiri yazan şairi niçin şiir yarışmasına göndermemiş ki? sorusu aklımda takılı kaldı... Ta ki şiir yarışmasının sonucu belli oluncaya kadar. Şiir yarışmasının sonucu açıklandığında: Şairin bu konudaki önsezisine ister istemez hak vermiştim. Hiçbir hece şiiri dereceye alınmamıştı! İster istemez kendime sordum: Peki bu şiir yarışmaya katılsaydı sonuç ne olurdu. Tereddütsüz sonuç şu olurdu: Bu şiire hiçbir ödül verilmezdi! Nedenine gelince: Jürideki bazı sayın üyeler şüphesiz bu şiire 100 tam puan verceklerdi, buna asla şüphem yok. Ancak amacı güzel şiirleri ödüllendirmek değil, katletmek olan azınlıktaki bir zihniyet, bu şiire en düşük puanı vererek şiirin gün ışığına çıkmasına engel olurlardı! Bu şiirin geniş kitlelerle buluşmasını istemezlerdi. Çünkü o zaman kendi konumları sarsılırdı. Tam da bu noktada aklıma gelen kardeşim Elif Beyza Karlı hanımefendinin bir şiiri var. Özeleştiri'de şöyle der:
Doğrunun kısık sesi ufkunu aşamazken Tutuşturur yalgını nemrutların sedası Zamanın aslanları düz yolda koşamazken Umudun adresinde nazlı gelin edası ... Söylemek istediklerime tercüman olan kusursuz dizelerdir. Bu konuya ayrıca kendimden bir nesir bölümüyle de bir vurgu yapayım:
Zamanın birinde ''Kulpçular!'' adını hak eden bir köy varmış. O köyde çalışkan ve yetenekli bir adam yaşıyormuş. Adamcağız elinden geldiğince her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyormuş ama yaptıklarını da kimseye beğendiremiyormuş. Hangi işin ucundan tutsa nihayetinde bir kulp bulup takan oluyormuş. Adamcağız bir türlü köylüsünün dilinden kurtulamıyormuş. Hedef tahtasına konmuş bir kere... Köyde kendisi gibi başka kimse bulunmadığından devamlı takipteymiş. Yaptığı her işe bir kulp takılmasından bunalan adam sonunda isyan etmiş, köylüyü meydanlığa toplayıp: ''Yeter artık, benimle uğraşmayın demiş! Yarın deniz kenarına gidelim; öyle bir şey yapacağım ki, yine bir kulp takın da göreyim sizi...'' Köylüler adamcağızın yeteneklerini iyi bildikleri için; nasıl bir marifet sergileyeceğini düşünerek, meraktan sabaha kadar uyuyamamışlar. Sabah olmuş, meydanlığa toplanan köylü denize doğru yürüyen adamın peşine takılmış. Adamcağız sahile gelince peşine düşenlerin merakını daha da arttıran bir konuşma yapmış: ''Bu son olsun demiş, benimle uğraşmayın artık. Şimdi öyle bir şey yapacağım ki, sittin sene ağzınızı bir daha açamayacaksınız!'' Adamcağız ahalinin şaşkın bakışları arasında ayakkabı ve çoraplarını çıkarmış. Suya batmadan denizin üzerinde yürümüş! Yürüyerek karşı sahile gidip geri döndüğünde, kalabalıktan önce çıt çıkmamış. Neden sonra ahalide bir dalgalanma ve uğultu başlamış. Kalabalığı yaran adamın biri öne atılmış, yüksek sesle başlamış bağırmaya: '' Ey millet, hepiniz şahitsiniz demiş! Kendi gözlerinizle gördünüz işte: Biz dememiş miydik bu adam yüzme bilmiyor diye(!)...
Yukarıdaki satırları şunun için naklettim: Bu şiir ne kadar gözden uzak tutulmaya çalışılsa da mızrağın çuvala sığmama misali bu gün olmasa yarın, yarın olmasa ertesi gün er veya geç geniş kitlelerce duyulacak, ve hakkettiği konuma gelecektir. Zaten başlamıştır bile. Şiir birkaç kez radyolarda üstadın kendi sesinden dinleme imkanı buldum. Canlı yayına katılan kişiler de defaten bu şiir için istekte bulundular.
Kimse kıskançlık hezeyanına kapılmasın: Bu şiiri ile Oflu mahlaslı şair Sayın Mehmet Emin Türkyılmaz resmen su üzerinde yürümüştür. Su üstünde yürüyen şaire ''Yüzme bilmiyor!'' hezeyanıyla yaklaşmak akıl ve insafla bağdaşmaz. Üstelik: ''Üstat Necip Fazıl'dan sonra İstanbul şiiri yazmak yürek ister!'' diyen şairin bizzat kendisi iken... ! Her ne kadar şair, üstada olan saygısından dolayı tevazu gösterse de; bu şiirde de söz konusu şiire denk mahiyettedir.
Konu Üstat Necip Fazıl'dan açılmışken insanın yüreğini burkan acı bir gerçeğe dokunmadan geçemeyeceğim. Mekanı Cennet olsun Üstad'ın. Üstadı yaşarken yerden yere vuran zihniyet, Hakk'ın rahmetine kavuşmasından sonra üstadı yere-göğe sığdırmaz oldular. Zindandan Mehmed'ine mektup yazdıranlar, gök kubbeyi boru içinden seyrettirenler şimdi methiyeler düzer oldular. Bu ikiyüzlülük değil de nedir? Bir şaire hakkettiği değer verilecekse; yaşarken de değerini vermek gerekir. Hakkın rakmetine kavuştuktan sonra zaten zaman O'na gereken değeri veriyor. Hayattayken de değer vereceksin ki içinde kıskançlık tohumunu taşımadığına emin olalım.
Geçenlerde bir televizyon kanalında şiir ve edebiyatla ilgili görüşlerini açıklayan, suyun başını tutan, kendisinin çukur aynadaki zahirî görüntüsüne inandıran bir şairden, günümüzde de çok güzel şiir yazan kudretli kalemlerin olduğunu duyunca nefesimi tutup dinledim. Umut ve heyecanla onlarca şairin içinde kimlerin adını sayacak diye bekledim. Heyhat!... Bir tek isim zikretmedi. Bencillik bu konuda ağzına kilit vurmuştu.
Benim bu şiir camiasına dahil oluşum on yıllık bir zaman dilimidir. Bu zaman zarfında izlenimim odur ki: Şair ve şiire sahip çıkan, insanlar arasında ayrım gözetmeyen herkese eşit mesafede duran ve bunu lâyıkıyla başaran, bu konuda lekesiz bir kâlp taşıyan saat ve edebiyat dostu tahmin ettiğiniz gibi: sayın Zehra Birsen Yamak hanımefendidir! Kendisi de çok değerli bir şair olarak seçkin eserlerin altına imzasını atarken hiç kimseyi kendisine rakip olarak görmemiş, sevgi, saygı ve sadakat timsali elini layık olan şöyle dursun layık olmayanlara bile tam bir tarafsızlık niyeti ve kardeşlik zihniyeti ile uzatmıştır.
Bu konuda Sayın Mehmet Emin Türkyılmaz'ın da hakkını tescil etmek gerekir. Kendi eserlerinden ziyade elinden tuttuğu pek çok amatör ve işin henüz başındaki şair adayı ve şair kardeşlerimizin şiirini seslendirmiştir. Gönül istiyor ki üstadın dostluk ve kardeşlik elini uzattığı kişiler de, üstadın kendilerine verdiği değerin hiç olmasa onda birini üstada verebilsinler.
Konuyu fazla dağıtmadan İstanbul şiiri için: Mutlaka ve defaten okunması; ana fikri, kurgu tekniği, yazılışındaki ustalık, şiirdeki vurgu gücü, sanat ve edebi değeri ile gelecek kuşaklara miras bırakılan bir şaheserdir demek, bir iltifat değil bir hakkın tescilidir.
Üstat Mehmet Emin Türkyılmaz'ın İstanbul şiiri okuyucusuna vermek istediği mesajı net bir vurgulayan şiirdir. Ne gereğinden fazla uzatılmış, ne söylenmek istenip de mısralara aktarılamamış bir duygu ve düşünce geriye bırakılmamıştır. Gerektirdiği kadar mısrayla ustalıkla kaleme alınmıştır.
Şiir sadece okunup, üzerinde düşünülecek bir şiir değildir. Okuyucunun bu ilham pınarından nasiplenmesi ve yeni yazacağı şiirler için motivasyonunu alması gerekir. Şiir zaten kusursuz yazılış tekniği, akıcı metni, duygu ve düşüncenin mısralara aktarılış kudreti ile okuyucu farkına varamasa bile bunu sunan bir kaynaktır.
Mükerrer okuduğum, her okuyuşta sanki ilk kez okuyormuş gibi haz duyduğum bu nadide eserin sanat ve edebiyat camiasına hayırlı olmasını dilerim.
Şairin sadece bu şiirini değil: Hıçkırık Nöbeti, Tecelli’den Teselli’ye, Siyah Lâle, ...başta olmak üzere diğer şiirlerinin de okunup, analiz edilmesi ve ilham alınması gereken eserleridir.
Üstadın eserleri, şablon yorumlarla, ''Tebrik ederim, harika olmuş, yüreğine sağlık,... '' v.b. basit ve sığ cümlelerle geçiştirelemeyecek gerçekten yorumlanmayı hakkeden eserlerdir.
Severek okuduğum, dostlarımla paylaştığım İstanbul'un başına pırlantadan taç gibi inen şiir için kardeşim: sayın Mehmet Emin Türkyılmaz'ı tebrik ediyor; başarısının daim olması ve her zaman böyle seçkin eserlerin altına imzasını atması dileklerimi edebiyatdefteri.com sayfalarına bırakıYORUM
Sevgi ve saygılarımla...
Yorumcu: Dr. İrfan Yılmaz -TEKİRDAĞ. Yorum tarihi: 26 ve 27. Ocak 20012.
İrfan Yılmaz tarafından 1/29/2012 7:21:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Titiz ve oldukça emekli çalışmalarınızı kutlarım.. Emeklerinize sağlık... BİN AYDAN DAHA HAYIRLI KADİR GECESİNİ KUTLARIM,TÜM DUALARINIZ KABUL OLSUN, HAYIRLARA VESİLE OLSUN,SELAMLARIMLA...
İstanbul için sayısız şiirler yazılmış fakat ne şiirler bitmiş ne de İstanbul'un güzelliği ve İstanbul, demek bir o kadar daha yazılsa yine az gelecek, bu da o güzel İstanbul şiirlerinden biri olarak " İSTANBUL ŞİİRLERİ ARŞİVİ"'ne geçecek kalitede ve imzada bir şiir olmuş, yürekten kutlarım, teşekkürler, tebrikler, sevgi selam ve saygımla...
söz deniz dibinde bulunan cevherse şair dalgıçtır. denizin dibine dalıp cevherleri bulmalı ve inci gibi işlemelidir. işte öyle ustalardan bir iusta Mehmet Emin Hocam. şiirde ses durak kafiye ve vurgular. imgeler mükemmel şiir olmuş. şiiri ve yazan yüreği yürekten kutlarım. selam ve saygılarımla...
Gerçeklerin tokatcasına yüzümüze ve hatta kalbimize vurulduğu mükemmel bir şiir okudum.Bir şaheser de denebilir.Şairi tebrik ediyor, kaleminin gücüne hayran olduğumu belirtmek istiyorum... Rabbim bizi İstanbul'a, İstanbul'u bize bağışla....Ecdadımıza layık yaşamak nasip eyle..Bizleri Onlara mahcup etme...Slm ve dualarla.. ESRA DEREL
bir şaheser okudum...bence istanbulun her yerine asılmalı...bende istanbul için şiir hazırlığında iken işte böyle yazılır dedirtti bana..saygılarımla..KUTLARIM..
Yine Mehmet Emin beye özgü, yazması bir hayli meşakatli bir şiir.Son eklediğiniz şiirlerde artık sesinizi duyamaz olduk hocam, inşallah yeni şiirlerinizde sesinizle de eşlik edersiniz.
Sulukule’n; mastika, Kumkapı’n; fasıl fasıl Çarşamba’n teheccüdde; sarsıl İstanbul sarsıl ! Hangisi gerçek çehren belli değil velhâsıl Şehitlik inzivada, Zincirlikuyu şaşkın Dünya sana aşıkken; aşk arar olmuş aşkın!
TEK SÖZCÜKLE MÜKEMMELDİ HAZ ALARAK OKUDUM AYAKTA ALKIŞLIYOR BAŞARINIZ CANI GÖNÜLDEN KUTLUYOR SAYGILAR SUNUYORUM...
değerli şairim ne muhteşem dizeler bunlar. yüreğiniz, gönlünüz dert görmesin. daim olunuz. kaleminizin rengi hiç solmasın. mükemmel bir şiir gerçekten. her zamanki gibi. elbette günün şiir, tabi ki. selam ve saygılarımla...
Ne yaman çelişkidir yaşadığın her anın! Gününde izi varken geçmişteki zamanın; Ne ezanların suskun, ne kısık sesi çanın Pera’da kadehlerin çın çın derken yosmana Yedikule hıçkırır ağlarken Genç Osman’a !
Dillerde Sadabâd’ın ihtişamı, lâlesi Eyüp sultan; Nebî’nin nurâni şelalesi Galata bir Hazerfan, ilhamsa Kız Kulesi Topkapı sarayından süzülür eşsiz rahmet Ayasofya suskunken coşuyor Sultan Ahmet.
Üstadım Sizi Ve Bu Olağanüstü güzel Şiirinizi Kutluyorum. Selam Ve Saygılarımla.Selametle Kalın.
Şiir ve şair birbirinden ayrı düşünülemez.Gerek beslendiğiniz kaynak gerekse edebi birikiminizin size açtığı ve ardından bizimde girmeye çalıştığımız kapı bu herhalde..
şiirsel estetik yani ses durak kafiye ve vurgular anlamında şiir kendi başına bir öğretmen ilgilenenlere..içerik olarakta biz dünya imparatorluğunun torunlarına İstanbul üzerinden koca bir hatırlatma..
Ecdadın yâdigârı toruna candan candır Taşın şehit türbesi, temelde harcın kandır Toprağın Türk’e mahrem, yalnız Türk’e vatandır ! Ey karanlık çağları aydınlatan son okul ! ; Ne geçmişini unut, ne dünde kal İstanbul...
Güne düşmeden görsem bir de bu denli yüce şiirleri güne düştükten sonra kendime kızıyorum biraz daha bağrını deşmeliyim şu defterin ki bu denli özel şiirleri zamanında yakalayayım neyse hiç değilse, seçki kurulu var da sebepleniyoruz bizler de
İstanbul' un her taşı altın değerinde değerlerle dolu iken bu şiirin her dizesi ayrı bir emek ve gönül işçiliği iken eğilirim önünde vesselam...
Tebrikler efendim, tüm paylaşımlarınız birbirinden değerli, hele ki bu şiir; ibret dolu ibret... Nefes aldıkça, okudukça her mısrasında ayrı bir anlam ve tarih ve kültür gizli.......
.......................KUTLUYORUM, ALKIŞLARIMLA.......... VAR OLUN!.........................
Ecdadın yâdigârı toruna candan candır Taşın şehit türbesi, temelde harcın kandır Toprağın Türk’e mahrem, yalnız Türk’e vatandır ! Ey karanlık çağları aydınlatan son okul ! ; Ne geçmişini unut, ne dünde kal İstanbul...
söylenecek söz yok böyle güzel ve keşfe hazır dizelere her girdiğimde bu sayfaya şiire doyup çıkıyorum edindiğim birikimlerde cabası,sevgilerimle..
Kültür Hizmeti yapılacaksa böyle yapılır.Ne diyeyim şiir o kadar güzeldi ki umarım hakettiği yeri alır.İstanbul'u anlatan çok şiir okudum.En sevdiğim İstanbul şiirini Necip Fazıl yazmıştı.Şimdi bu şiiride o şiir gibi sevdiğimi ifade etmeliyim.Şiire gelip gidiyor yorumlara bakıyor bu vesileyle tekrar tekrar okuma imkanım oluyor.Ne güzel bir eser oldu.Saygımla...
Tadı güzel bir İstanbul anlatımı..Bir İstanbul sevdalısı olarak aklıma ,Üstadın 'Güleni şöyle dursun ağlayanı bahtiyar ' mısrası düşüverdi ansızın..evet bizler bahtiyarız sultanlar şehrinde yaşayanlar olarak..
Bir de Yahya Kemal'in 'Sana dün bir tepeden baktı Aziz istanbul ' seslenişi yankılandı ruhumda...nerdeyse istanbul'u tamamen turlamışsınız..belki benim en sevdiğim ilçesi biraz öksüz kalmış ..Mihrimah sultan veya Aziz Mahmut Hüdai de olsa ,Üsküdar'ın o eşsiz güzelliğine dair bir iki mısra daha olsaydı daha iyi olurdu diye düşündüm..tabi ki bu benim iç dünyamın yansıması..
5'likler şeklinde anlatım çok güzel olmuş, kafiyeleniş sizin tarzınızın yanılmıyorsam biraz dışında 3+2 şeklinde düşünülmüş ..sizin hep ifade buyurduğunuz gibi ,şiirde yenilik her zaman güzel olmasa da emeğin çok belirgin olduğu şiirlerde çok da güzel oluyor ve çok farklı bir tat bırakıyor damakta...ben sizi okurken bahtiyarım..Güzellikler beliriyor gönlümde..Rabbim de size en güzel olanları ikram etsin iki alemde de...
.............................Selam ,saygı ve dualarımla ağabey...
7+7 14 lü hece vezninde ilk bölümün ababb devamında ki bölümlerde cccdd... şeklinde kafiye örgüsünü takip ettiğini görmekteyiz.Her zaman ki gibi bakir kafiye kullanımları yine kafiyelerde "t" sesinin baskın olumuyla sağlanan vurgular harikuladeydi.
Anlamsal açıdan baktığımızda güzel İstanbul'umuzu fethinden tutunda, semt semt tarihi süzgeçten geçirerek yine sosyal hayatından, siyasi ve dini yönden etkileyen yanlarından dem vurarak her yönüyle tanıtan , tanıtırkende muhafazakâr ve milliyetçi yanını da en asil duruşuyla sergilendiğini görmekteyiz.
Ne söyleyebilirim ki üstadım her zamanki gibi mahir ve güçlü kaleminizden doyumsuz güzellikte bir eserle istanbulun tarihinde seyri aleme çıkmanın verdiği hazla ayrılıyorum sayfanızdan sağolun, varolun.
Gönlünüze, emeğinize, bilginize, yüreğinize bin sağlıklar dilerim.
“ Konstantinopol “ diyor adınla ezilenler Patrikhane tezgâhı yazılıp çizilenler Unutmuş büyük fethi hizaya dizilenler! Bir Mehmet’e yetmeyen köhnemiş Bizans; uyan !; Yetmiş milyon Mehmet var, bitsin ekümen rüyan ! Çok güzel üsdat...Ah bir uyanabilsek..Dönsek asıl rengimize...Tebrikler..Selam ve dualarımla..
EVET ÜSTAD O MÜJDE ESERİ O MEDENİYET TİMSALİ ŞAİRLERE İLHAM 90 YAŞINDA MİHMANDARI MUHAMMED AS HZ. EYYÜBE SEVDA OLMUŞ ŞEHİR NE YAZSAN AZ GELİR TEBRİKLER SELAMLAR HÜRMETLER
off be şair offf istanbul adına yazılmış çok güzel ve mana dolu gerçeklerle yüzleşen bir şiir kaçımız acaba dert edindik ülkemizin dertlerini şehirleri üzerine planlarını yada hangimiz derdine düştük şu halimizin ve içinde yaşadığımız yerlerin kıymetini ve bize emanet bırakılan hangi şehre hangi yapıya hangi esere bırakılış amacına göre hizmet ettik yada deerlendirdik biz suçluyuz bu gün mahzunsa ayasofya ,sessizce ağlıyorsa fatih sultan,uçmuyorsa hazarfen,kadehlerde eriyorsa kız kulesi,susuyorsa ezanları ayasofyanın,helede bir resule ev sahipliği yapmış eyüp sultanın hangi vasıf şehirde ikamet ettiğini düşünelim yandık yandık..............................................enfesti.................saygımla tebrikler
Günümün şiiridir üstadım.Necip Fazıl'ın Canım İstanbul şiiri kadar güzel ve etkileyici bir eserdir.Siz bu sitede en iyi şairlerden birisiniz.Siz bu işin pirisiniz üstadım.Eyvallah.
Kafiyesitle, duraklarıyla, anlatımıyla , verdiği kültür hizmetiyle, duygusuyla örnek olacak bir şehir şiiri, İstanbul şiiri. Okurken hem Mehmet Akif, hem de Necip Fazıl yakınlığını hissttim. Kültür hizmeti budur işte. Bilmeyenler görsün bu şiiri. Kesinlikle günün şiiri olmalı diye düşünüyorum. Selametle...
bakıyoruz ölümünden sonra şairleri ozanları aşıkları şaheserleri yaşatmaktadır eminim bu şiirde onlardan biri bence sevgiler saygılar kardeşin hazani