YOKTUR GRAMERİ TARİHİN( 2)
anlamıyormusun bu gelişler başka gecelere ait
tuhaf bir ışık bu yıldızlar unutulmaya bırakılmış anılar gibi bu sular ömür boyu akan sular kesin bir kopuş mu bu yoksa ağırlığı bile hissedilmeyen ağıtlar acelen ne nereye tutsaksın işte tutsak olmanın bilinciyle yaşıyor ve yaşadıkça beyninde her an büyüyen ur dayanılmaz boyutlarda hayvanlar getiriyor sana tarihin derinliklerinden kurtuluşun gecikebilir belki de yok böyle birşey baksana atını alan gitmiş geçip gitmiş kanlı duvarlarından cehennemin sen hala biz hala umut bekleriz kızıla çalan mavisinden gecenin yıllar geçer ve unutulmaya bırakılmıştır sonsuz tren yolculuklarında kalan anılar bir zaman sonra ey zaman denilir biz unuttuğumuz gramerimize mahkumuz nereden gelirse gelsin ayrılık rüzgarları biz yine geçeriz çaresiz kendimizden belki kendi yülsekliğine tutsak bir dağ oluruz belki kendi balıklarını dışlayan bir nehir ama ama içimizde yuvalanan bu zehir kanımıza karışmıştır artık gerisi koca bir hiçlik yok günlerini anımsatan soğuk ve dolgun gülüşler ve bir hayal çok eskiden yalan bir tarihten |
ve sustukça içimde ivmesi bir sesin; can kırıcı.
salt maviyi kızılsız özlemekten... bunu da susmalı.