RÜZGÂRDA SAVRULAN OTMUYAM
Düşecek misin yine paslı kınından çıkan kılıç gibi
Gün yüzüne Âşıkların aşkı beslerken koynunda Sararıp solacak mısın yine Güz diye. Savrulmuştur oysa bu yollarda söylenen Ezberlenen nice genç yüzlerin öyküsü Sende bilirsin bilmez değilsin ya Dillerden dillere söylenir durur türküsü Aşam şu karlı dağların bağrını, yol alam Yoksa yuvarlanıp boşluğa yok olam. Titremesin serçe kanadına takalı duran muştu Önümüzü kapatan hep sonu görülmeyen yokuştu Taşam şu gözlerin yaşından bağlara akam Yoksa ateş olup cihanı yakam Söndür içindeki onulmaz acıların sancısını Yalanların at boğazına takılmış kancasını Soldurma yakana taktığın has goncayı Özgürlüğe bırak koşsun yağız atını. Bakam şu dünyanın haline bende yanam Bir testi su sunun bende oyalanam. Efelerin çarığından, evlerin çerağından Nazlı yarin yanağından Tatlı dilli bağlarından Oturup da han gibi nara atam. Geçti gitti serimizdeki kahramanlar Anmak bile o halları dudağımızda ne yaman Gördü bütün cihan el mi yaman bey mi yaman Aman vermiyor canlara zaman Yatam şu ağacın gölgesinde destanları okuyam Yoksa rüzgârda savrulan kuru bir otmuyam M.S./2009 KAHRAMANMARAŞ |
karşındaki seni hakikaten ot sanmış olmalı.yoksa bu kadar ineklik yapmazdı:))harikaydı.gülümsettin beni.sevgimle kal.