8
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1443
Okunma

suskunluğun evrensel dilidir vapurlar
sabahın erken saatleri kadıköy iskelesi
dilimizi bilmiyoruz yazık ki/gülüşlerimizde ilkbahar sancıları
şimdi topluca susuyoruz baylar
bizzat ellerimizle acıttığımız çocuk seviçlerinden
uykusuzluğumuza bir kılıf bulup sıyrılacağız/küsmüşlüğünden hayatımızın
kulaklarımızda yaylıların tınısı, ışığı gözbebeklerimizde ağlayışların
gecenin bir vakti üsküdar’dan eminönü’ne
bir tatlı hüzün almaya geldik
şimdi topluca susuyoruz bayanlar
parmaklarımıza dolanan iplerin sıcaklığıyla
mavi bir kazak öreceğiz sessizliğimize
şiirlerimizin sinmişliği ağırlıktır adımlarımıza
kadınlar bebeklerin üzerine titrerken kül gibi rus gecelerinde
pencereden kar mı gelir, gurbet bize ar mı gelir, dar mı gelir...
nasıl güzel olunur böyle isli vakitlerde
uçaklar bizim için bir kez daha dönüyorlar gökyüzünde/ rotarsız bekleyişlerimize
gitmek acıydı fakat daha da acısı var/ öykülerde, şiirlerde
öykünelim
altımızda rahat şiltelerle
şair dediğin ip cambazı/adsız yükler ellerinde
omuzlarını düşüren
şair dediğin göl gibi/
v/akte sadakatsiz, gölge
5.0
100% (7)