handikapmevsimler ölür ellerimde avuçlarım mezar taşı sessiz cenaze törenleri öksüz çocuklar ağlak bulut baskını yüzlerinde fırtına öncesi telaşı akşam saati tüm kentin silüeti yüzümde yorgun,bitap dizleri dermansız yıkılır üzerime deniz kokusunu yitirir maviye çalarken gece bir başına kız kulesi bıkkın, feri sönmüş deniz feneri ağlar ışıklarım kimsesiz lambalar altında bilir misin ki? İ s t a n b u l ey acısı içinde saklı şehir sür yüzüne boyalarını Fatih’ten beri kanıksarım sanrılarını geceler buğday sularına geceler üzüm testilerine emanet /tütün kokar nefesim Eros her zamankinden ateşli, çırılçıplak ey İstanbul bin bir kocaya fazla gelen aşksız sevişmelerin fahişesi ağlamaklı kent dök bulutlarını kaldır ölülerini artık okundu okunacak ezan bak Afrodit gözleriyle kametler getirmekte ve çırpınmakta gökyüzü orta yerinden yarılır gece güneşle bir avazda gün doğar sabah telaşında mahmur kumrular secdeye varır arınmış ruhlar içimden ilk tren kalkar sırtında hayat yüklü yolcular efkar alır hüzün boşaltır her istasyon hasret kavuşamayan raylarda derin sızı bir varmış bir yokmuş masallarına inat bir varmış hiç yok-muş hayat ... Gülay Bulut |