Güneş ol ve kendin için doğ bugün
Ey, kusursuz aynaların bize bakan yüzü
Bir yaşamın öyküsü, bir direnişin şarkısı kadın! Özgürce ellerini koyacak bir yer bulabilseydin eğer Olur muydun erkeğin gölgesinde ayak izi? Kelepçeler vurulup, devrilmeseydi yılların, Bu kadar çabuk solar mıydı gönlünde baharın Ve bir top gibi yuvarlanıp uçmasaydı kaderin Boyutsuz sonsuzluğun içinde dolaşır mıydı ihanetin?... Eğrilemesine geçmeseydi yaşamından aylar Ve sallanan aşklarla acımasaydı Sevginin tutsak gülüşleri, Küser miydi gecelerinde gün ışığı sana? Ey doğuştan sürgün; esnek güç, Yok edilemeyen, yadsınan ve hep soyunan, Sığınan/sığınılan kadın! Gönlünce güldün mü, Yumruk yumruk karanlığın gözlerine gözlerine Vurdun mu hiç? Çatı aralığından düşen damlalar gibi Sen de düştün mü özgürce yarinin yanağından? Evet sen, şaşalı yaşamların vazgeçilmezi kadın! Enfes bir şarap gibi durma kadehte; çık Soluklan artık, bak seni kutluyor evren Bugün senin gününmüş: “Anneler Günü”, “Kadınlar Günü” Gün gün...Senede iki gün. Doğrul ve selam dur. Güneş ol ve kendin için doğ bugün! Madem ki, bir kelebeğin ömrü kadarmış anlamın Solmasın, güneşe serilen emanet kahkahaların Acının mirasıyla fakirleşse de yüreğin Gitmesin asla senden gençlik yüklü sonbaharın!... Bak ufka dokundu güneş! Beyaz geceler peşinde şimdi. Korkma, birazdan tükenir uyanıklığın!... Rukiye Çelik 9 Haziran 2009 |
KALEMİNİZ ÇAĞLASIN