İçim içine kan ağlarken.,
birini tutabilmek için, kırk bir biçimin
en kritiğindeyim, gücümü zorlayan geçimin haklı mücadelenin, ter döktüren günlerindeyim hem güneş diyorum, hem güneşten soluyor yapraklarım lahuti bir el marifetinde, kaderi koyulaştıran fırça gözümü diktiğim yerler, ıskalayıp geçtiklerim alnımın ortasında, müşteri bir nişan ne kadar heder olmuşluk varsa hafızamda harman, hülasa ve yaşam yemin oluyor kimdi, bir ırkı diğerinden üstün tutan? kirli bir bohçanın üzerindeki desenlere bakarak bin yıl sonraki tarihe, adres verip yol tutan çıkmaya görsün, o umutlar dilenmeye beğenmediklerimiz aşikar olurda seslenirler, öndekiler biziz diye sürrealist düşünceden doğduğunda felsefe aklın doruğunda, kara bir mum gibi yanar maalesef ve her nefes arasında, kıl kurdu cinsinden önermeler sağı solu olmayan bir düzlemde, yalın gerçek siz Kafdağı’ndasınız o dem, sermaye şüphe! şükrü idrakten uzak, teşekkürler yakın olmaya çalıştığınız belli uğraştıkça uzaklaştığınız akıl çağına... siyahı, beyazdan seçiyorum içim, içine kan ağlarken kendimin efendisiyim hakka kul, köle cennet mi??? “ölçü ve değerlerin doğru işlendiği atölye” dünyası yoksa, ahreti olmayan helva üç kere gel, beş kere git, akla emare mi bu? düzgün çalışıyor iken, tersine döndürüver çarkı kisralarda övülmeler gırla, methiyeler çıldırmış takdir ettiğin an, iki parmak arasındaki farkı yerinde, yurdunda, şuurundasın bi-hakkın Ademle Havva, emre itaatsizlikten ötürü cennetten kovulmuş! isyana düşme gönül, inkarda pişme gönül icazda mucizeler var, nasipse gören görür nisyan da o, gönülden gönüle göçmeler ve toprağa düştü, hakkı batıla ölçmeler sayısız hileler var, hayat oyununda düşman uyanır, sevginin koynunda vefadır sevenin hatırası sevgilinin solunda... Mehmet Sani Özel 30.06.2009 |
saygılarımla