Şato Öykü İçindeah be ruhum ne sancılı bir zaman ve sen gerçeken şatonun içinden anbean anılara bölündüm ben yeniden yazıldım bir ölünün kaleminden ne oldu kral sana kızım diyordun ne oldu da o genç çocuk inadına miğferler yağdırdın başına... yine abartıyorum böyle yazılmış olamaz böyle tek düze çift eğriye gidemez bu öykü veya yasallanmış acıların ardından yürüyemez topallayamaz ağır aksak kavgaların içinde olumsuzluk ekleri usuldan kıvrılırken kıvranan düşüncelerim yağıyor gecemin içine az önce düşen yağmur tanesi olmalı veya ayağı kaymış bir kız durun durun karşıda bekleyen mendilci de olabilir hatırlayamıyorum aslında her düşen aynı mı olurdu ya da her kayan yıldızların kuytusu muydu evyah sorular delecek yine beynimin zarını kelimelerim dökülecek masa üstüne ve ben yitireceğim kendimi şato sırf sen eskisi gibi değilsin diye üzülme kelimelerim bitse de dilim tükenmiyor yok yere harfsiz alfabeler oluşturuyorum ya da lisansız diller konuşma ya da duyma kime ne uzun uzadıya uslar içinde gezerken ruhlar karışacakmış bu yeni sokağa bana ne sen tut şu merdivenleri göğe yasla giriş çıkışlar değişsin birazdan gelecek süvariler atları pireden olsa koşmasa zıplasa bu öykü yeniden döner mi başa ah serçe nasıl unuttum nasıl bıraktım seni altın kafeste offf bu öykü gecelere sarar beni yine de bitmez hecelerde heceler mi onlar neden karıştı yine işe işte satırlar silin yeniden yazın çizin noktalayın beni bu hikayeye |
ufuk çizgisinin kandığı nokta