mâigece, karşılığında bir soytarının kahkahalarını götürüyor sulardan bu çok sesli senfoninin kuytu bir köşede ben, neyimi dizime oturtmuş dost gibi bakıyorken eteklerine balkan havası söyleyen o cariyenin yanımda oryantalist ressamların izdüşümü ne çok şey aşırmış bizden meğer saatler kadınlar böyle gecelerde yakamozvari süzülürken dantelalar gibi suya aksetmiş yapının lalezarında bahar geceleri çok seslidir İstanbul’da nasıl başlamasın el’an Endülüs’te raks tüm şuhluğuyla? /... sana bir şiir daha yazarım ben gece, sabâya dönmeden yüzünü boyacılar kapısının kedileri uyanmadan masalımdan dönüp yazarım fakat şair değilim ne de müellifi sergüzeşt-i hayatın kadıköy vapurlarının sabah vakti sessiz olan kirliliğine gömülüp hayaller düzerim gece üstüne dizlerime oturttum neyimi ben kuytu özlemlerim çocuk ben nihavend gözlerim İstanbul’muş birden,* neden? * ...Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. (Yavuz Bülent Bakiler’in bu mısralarından ilham alınmıştır.) |
gece, sabâya dönmeden yüzünü
....
Şair şiir yazmalı ki İstabul, İstanbul olmalı.
Güzel bir anlatım. Güzel bir şiir sardı beni dize dize. yazan kalemi kutlarım
Selam ve saygılar.