Kaç Saatlik Ömrümüz Kaldı
yokluğuna açılırken şehrin tüm pencereleri
gri perdeler rest çekiyor aydınlıklara yüreğimde sevi dilimde pelesenk kelimeler bıraktığın gibiyim taş plağın eski bir gramofona sevdası parmaklıklar arasındaki bir mahkumun özgürlüğe rüyası uçurtmasını rüzgara kaptırmış bir çocuğun mızıkçı hallerindeyim boynumda madalyon gibi taşıdığım çaresizliğim bir yüzü oksitlenmeye yüz tutmuş hayallerim ve hala aldığın her nefesin karşılığını nefesimle verme telaşesindeyim vakit zamanın aleyhine işlerken bize ayırdığım saatleri özgür bıraktım hayat haklarını zalimlikten yana kullanırken zulada biriken umutları denize attım bilmiyorum yokluğuna şavkıyacak kaç sessiz gün kendimizle savaşacağımız kaç gece yine söyle sevgili her gün bunca salâ okunurken şehirde adımızın okunacağı son salâya kaç saatlik ömrümüz kaldı. Jamais vu |
Karşımızda köhne bir sinagog, Siren sesi ayrılığın habercisi idi.Şiirdi, saygıyla...