KÂMİL BEYBunca casus, senin neyine gerek? Gel de beni bana, sor be Kâmil bey! Nerede duyarlı o hassas yürek? İncelik, nezaket zor be Kâmil Bey! Keyfiyet senindir, ariflik bu ya, Aslan payı sundun, dedikoduya, Beni rüşvet diye, verdin kadıya, Ciğerime attın, nâr be Kâmil bey! Neden yok, nerde yok, nasıl? Sana, Ağzından bal akar, dilinden mana, Her şey gayet güzel, çok hoştur amma, Sözü ispat etmen, zor be Kâmil bey! Mürşit diye ilân ettin kendini, Tercihindir yalakanın zengini, Çirkin buldun kimi ihvan rengini, Kimine bakışın, mor be Kâmil bey! Övüldüğün yere postunu serdin, Zengini şımarttın, fakiri yerdin, Fitneyi uyardın, havayı gerdin, Neden “doğru sözlü”, hor be Kâmil bey! Tiyatroya döndü irfan meclisi, Erliğini bozdu, burda er kişi, Niçin kuruttunuz gülü, nergisi? Hani bülbül gibi, yâr be Kâmil bey! Her söz yorulmadan size ulaştı, Müzevir dillere yalan bulaştı, Kavramların ipi hepten dolaştı, Nasıl saracaksan? Sar be Kâmil Bey! Sence makbul olan kurumu, yaş mı? Önüne eğilen riyakâr baş mı? Senin gönlün gönül, bizimki taş mı? Nerde emin belde? Tur be Kâmil Bey! Bilmem sen mi haklı, ya da ben miyim? Kalleş mi, nankör mü, gerçek er miyim? Gün gelir gül koklar, gül derer miyim? İçime batarken, har be Kâmil bey! Kendi hüküm koyan, kaçmaz hükmünden, Dostlar bizar olmaz, dostun yükünden, Sende benim gibi çile küpünden, İçemezsin zehri-Mar be Kâmil Bey! Canımı yakarken bağrımdaki ok, Onların sırtı pek, karınları tok, İçimdeki ateş cehennemde yok, Dışımız buz gibi, ter be Kâmil bey! Yüreğim sevdalı, elimde nasır, Sırtımdaki dağlar, dağları taşır, Karanlık dünyama tam yarım asır, Aramak mı suçum? Fer be Kâmil Bey! Münkir ordusuyla, âşığın şevki, Zerrece azalmaz, çoğalır belki, Himmetin, ikramın, taltifin ne ki? Götür isteyene, ver be Kâmil bey! Kapanır mı sandın, beni her söze, Biz öze bakarız, elden ne bize, Can veririm amma, bastığım ize, Nerde öylesine, er be Kâmil bey! Mayam Muhammedi, Halil’dir soyum, Katiyen olmadı, ihanet huyum, Allah’a açıktır şu gönül kuyum, Nankörlük edene, kör be Kâmil bey! Birazda engin ol, hep göğe çıkma, Harabat ehline tepeden bakma, Eğer arif isen hiç gönül yıkma, Elinden geldikçe ör be Kâmil Bey! Çile dostum olmuş dünde, bu günde, Günahım, sevabım işte önümde, Şayet sultan isen ilmi ledünde, Beni destan etmek, şer be Kâmil bey! Muhannet gelince, muhabbet öldü, Melekler ağladı, şeytanlar güldü, Fitne, yetmiş iki fırkaya böldü, Kapat o defteri, dür be Kâmil bey! Artık bundan böyle, var say ki öldüm, Gönlümü, gönlümün kabrine gömdüm, Yüzümü çevirdim, sırtımı döndüm, Vur nasıl vurursan, vur be Kâmil bey! Yiyip içip eğlen, gün et gününü, Dikeni bana ver, sen al gülünü, Fakir fukaradan çevir yönünü, Atını zengine, sür be Kâmil bey! “Aman efendimci” dalkavuk fertler, Kıskançlık hissiyle, himmetler bekler, Kim bilir kimler mert, kimdir namertler? Sen nasıl görürsen, gör be Kâmil bey! Hem çoban ol, kurda, kuzuyu yedir, Hem de “her tasarruf bendedir“dedir, Doğruysan bunların ispatı nedir? Dönme ilk sözünden, dur be Kâmil bey! Nerden çıktı, bu davanın aslı ne? Yakıştı mı ehli Tevhit nesline, Kanım aksa ak kâğıdın üstüne, Akar gözyaşlarım, yur be Kâmil bey! Hani efendilik, eşsiz asalet? Rüşvetle hüküm ver, bumu adalet? Bizi karanlıkta koydun nihayet! Artık sizin olsun, nur be Kâmil bey! Gelinen noktada şaşırttın beni, Elbette sayende batar bu gemi, Zehir etsen bile içtiğim demi, Gönül çeşmem baldan, gür be Kâmil bey! Öyle gün gelir ki şahlar, melikler, Yem olur kurtlara, etler, kemikler, Şu kara topraklar, kara delikler, Senide, beni de, yer be Kâmil bey. Hep böyle gider mi? şişimler, şişler, Senden şişi gelir, senide dişler, Şeriatı bozan, bu çirkin işler, Gün gelir içine, kor Kâmil bey! Doğruyu arasan bunca iğnede, Çok zararlar verdin yola, dine de, Yaralıdan duymuş ol da yinede, Sen nasıl yorarsan, yor be Kâmil bey! 11.07.2000…… .Mustafa YARALI |
Muhannet gelince, muhabbet öldü,
Melekler ağladı, şeytanlar güldü,
Fitne, yetmiş iki fırkaya böldü,
Kapat o defteri, dür be Kâmil bey!
Artık bundan böyle, var say ki öldüm,
Gönlümü, gönlümün kabrine gömdüm,
Yüzümü çevirdim, sırtımı döndüm,
Vur nasıl vurursan, vur be Kâmil bey!
tebrik ederim kaleminizi