İbâre
Bilmem, kaç gün, kaç hafta,
Kaç yıl daha yaşarım? Nerde, diye sorarım, Kimde, hangi sahafta? Ölümsüzlük kitabı, Söyleyin, hangi rafta? Ecel, henüz uzakta, Düşüncesi ki; bir zan. Nasıl uzak, der insan, Ölü varken kundakta. Böylesi bir hesâbı, Yapanlar hep tuzakta. Tadacaktır her nefis, Lezzetini ölümün. Neşesidir gönlümün, Herşeyidir bu bahis. Bu ölümsüz hitâbı, İşittin mi ey haris? İşitirim bu sesi, Yalnızca işitirim. Ben dirimi bilirim, Bitene dek nefesi, Derken, Hakk’ın gazabı! Yarılır ten kafesi. Hani ölmeyecektim, Derken, salâm verilir. Ve kefenim serilir, Bağlanır çenem, elim. Sonra kabir azâbı, Unuttuğum emelim. Fânilerin şehrinde, Ölüm yoktu sanırdım. Sözünden usanırdım, Yaşıyorken içinde. Ben geçmişken serâbı, Şimdi kimler peşinde? Ölümsüzlüğe çâre, Arayan kimse gelsin. Yüzü yerde gelinsin. Eşiğine biçâre. Sensin, ölümün Rabbı! İşte bütün ibâre. Ankara, Mayıs 2009 |
Allah razı olsun.
ölüm, bir hakikat.... kimine düğün, kimine hüsran...
Hakikati yazan kaleminiz hep Yazsın inşaAllah.
selam ve dua ile..