KAHIR DESTANI
Nerden çıktın zalim benim karşıma!
Günahımdan nasıl kurtulacaksın? Ah aldın dert sattın gönül çarşıma, Canımı yaktın sen mahvolacaksın, Ahımı aldın sen kahrolacaksın... Hani; Ne vaatler vermiştin bana? Aşktan, mutluluktan, vefadan yana... Sen; En muhtaç olduğum, Kederle dolduğum, En çaresiz, en beter zamanlarda, En zor anlarda... En acil durumlarda, En dar zindanlarda... Kayıtsız, vefasız, hayasız, Haber bile vermeden, Bir veda etmeden, ’Terk edip gideceğim’ dedin de Ben mi yanlış anladım yoksa! Olmaz yok olamaz! Bir sevda ne kadar yüce olursa olsun, Bir yürek ne kadar yanık severse sevsin, Kör olasıca aşk; İnsanın gözlerini Bu denli kör edemez... Hiç bir kuvvet, Bendeki seni alıp götüremez. Hatta sen bile! Seni, yana-döne, İki gözü iki çeşme, Arayıp durduğum, Utana sıkıla sorduğum Dostlarıma demişsin ki; Ben onu hiç sevmedim ki! İşte o zaman; Acıların acısı, Sancıların sancısı, İflah olmaz bir dert geldi, Kurdu bağdaşını, Çöktü yüreğimin taa orta yerine... Hani bir zamanlar; Senin sevdanın taht kurduğu, Zerre-zerre aşk doldurduğu, Hasretinin yaprak-yaprak soldurduğu O yer var ya, o yer; O buram-buram ahımla kavrulan, Amazon fırtınalarının Hükmedilmez tufanında savrulan, İhanetin kurşundan beter yükünü taşıyamayıp, Koskoca bir dağ gibi üstüme devrilen, Adına yürek dedikleri o yer var ya, O deli boran; Seni çok sevdi demiyorum! Sevmek de ne kelime? Bu sevdaya ölümüne baş koydu... Ama sen ne yaptın; Dumanlı gecelerin esrarlı aşüftesi! Acılı bestelerin vaz geçilmez güftesi. Kalbini marazlara salmış duygu hastası! Sen ne yaptın? Ben gezdirirken seni baş üstünde, Koymazdım senin için taş-taş üstünde... Oysa sen; En yalancı mutluluklarda dumanladın da kafayı, Her şeye mübah gördün zevki-sefayı. Adını erdem koyduğumuz, O mukaddes yoldan saptın... Ben şimdi; Lezzetini katmer-katmer tattırdığın acılarımı, Bildiğim tüm duaları okuyup Yanık sevdam hatırına, Gömdüm ah dolu destanımın En nadide satırına... Sen; Bu kederli gönlümün tek neşesi! Salaş meyhanelerin şark köşesi. Günah tüccarı iblisin en dişisi; Sen kimseye değil, Ne yaptınsa kendine yaptın. Gaffarı bıraktın, küffara taptın. Dermansız dertlere saldın, Duygularımı çaldın. Canımı yaktın ahımı aldın... Tüm bunlara rağmen, Sana yasak olan ben; Soktum da başımı darlara, Kapattım kendimi dört duvarlara. İçimdeki senle beraber Onurlu bir berduşluk yaşıyorum. Bu yaralı yüreği, Sana olan hasretim, çaresizliğim Ahım için taşıyorum. Başın pınar, ayakların göl olsun! Cümle alem beni biçare bilsin. Seninle hesabım mahşere kalsın! Canımı yaktın sen Dilerim ki mahvolacaksın, Ahımı aldın sen Gün gelecek Sen de sevecek Kahrolacaksın, Kahrolacaksın, K A H R O L A C A K S I N... Orhan Börcek |
Ama sen ne yaptın;
Dumanlı gecelerin esrarlı aşüftesi!
Acılı bestelerin vaz geçilmez güftesi.
Kalbini marazlara salmış duygu hastası!
Sen ne yaptın?
Ben gezdirirken seni baş üstünde,
Koymazdım senin için taş-taş üstünde...
Oysa sen;
En yalancı mutluluklarda dumanladın da kafayı,
Her şeye mübah gördün zevki-sefayı.
Adını erdem koyduğumuz,
O mukaddes yoldan saptın...
Orhan Hoca merhaba , Ben Sadi Ata... Kahır Destanı çok güzel olmuş..yazan yüreğine sağlık, ayrıca her zamanki gibi şiirini de çok güzel seslendirmişsin. Seninle bu sayfalarda buluşmak çok güzel benim sayfama da beklerim efendim...