ONUN KEYFİNCE
Sevgilim, muhabbet duyduğu zaman,
Her seher, yeni bir yelden konuşur. Başım bulutlarla dolduğu zaman, Yağmurla ıslatır, selden konuşur. Bilmeceye döner, her bir kelamı, Şaşkına çevirip, derki “fenamı?” Beni çıldırtmak mı, nedir meramı? İçimde yaşarken, el den konuşur. Sanki kendi derdim bana az gibi, Baharı kış etti, kışı yaz gibi. Gamzeleri mızrap, zülfü saz gibi, Yüzünü perdeler. telden konuşur. Umutla korkuyu kalbime sokar, Misk’i amber olup, burnumda kokar, Kulağımdan duyar, gözümden bakar, Kuşdili denilen dilden konuşur. İmdat istesem de bakmaz çağrıma, Şöyle gülüp geçer âhuzarıma, Nice gülfidanı diker bağrıma, Dikeni batırır, gülden konuşur. Derdi ben çekerim ona ne gam ki? Beni şaşırtmaktan zevk alır san ki, Şu beden yurdunda, O öyle can ki, Deryalar gezdirip, çölden konuşur. Gerçi çok cömerttir sevgiden yana, Velâkin her sözü kast eder cana, Şu koca dünyayı dar edip bana, Yaşatmak dururken, öl den konuşur. Yaralıyı, böyle perişan eden, Bilmem ki bu tavrın, hikmeti neden? Nokta koydum diye, başlayıp ve den, Ateşlere atıp külden konuşur. 02/02/07…….Mustafa YARALI |
NIHAT YURT KANADA