EY YÂR
Yusuf hasretiyle, yakıp bağrımı,
Yakup’tan ziyade, ağlatma ey yâr. Vuslat sevinciyle, gider ağrımı, Gözümü hicranla, dağlatma ey yâr. Gönül figan eder, handan olmadı, Yüreğim yırtıldı, kanlar damladı, El-aman dan başka, çarem kalmadı, Kabuklu yaramı, kavlatma ey yâr. Gerçi gönül süsüm, her bir mihnetin, Nihayeti yok mu? Bunca minnetin, Aşkımdaki zevkler, senin cennetin, Cehenneme atıp, kaynatma ey yâr. Rahmete muhtaçken, gülüm yaprağım, Susuz çöle döndü, gönül toprağım, İradene mazhar, sana tutsağım, Zulmet ırmağını, çağlatma ey yâr. Derdinle hoşum ben, rakip çağırma, Bir an olsun, beni senden ayırma, Mihnete düşürüp, kem söz duyurma, Derdimi ellerle, paylatma ey yâr, “Kulum” de razıyım, bu bana yeter, Her azam bülbülce, sevdana öter, Bir derde düştüm ki, Eyüp’ten beter, Şeytanı benimle, oynatma ey yâr. Bu kul mağlubundur, sensin galibim, Sevdana dilenci, aşka talibim, Ezel yaralısı, sensiz garibim, Yolumu gurbete, bağlatma ey yâr 18.06.07 Mustafa Yaralı |
NIHAT YURT KANADA