YÖNSÜZE DÖNBülbül ah ederken hozan bağlarda Baykuşlar ötüyor viranelerden. Sanki gerçek sevda eski çağlarda, Leylalı mecnunlu hikâyelerden. Gel ey gönül şimdi Mecnun ol inle, Leyla’yı bu günkü Mecnun’dan dinle, Yüzüne yazılmış elif lâm mim’le, Örtüleri kaldır sır hanelerden. Dertli yüreğine em çalmak için, Ebedi âlemden dem almak için, Gönül camisinde cem olmak için, Kutlu davet gelir minarelerden. Aşkın ateşini görmek istersen, Halil’in haline ermek istersen, İrfan cennetine girmek istersen, İbret almalısın pervanelerden. Sakiye niyaz et yalvarıp yakar, Orada rahik var sel sebil akar, Heyaman şarabı mis gibi kokar, Âşıklar ayrılmaz meyhanelerden, Muhabbet olur mu soru sormadan? Cevap bulunur mu kafa yormadan? Gönül sahiline bir kez varmadan, Deryaları sorma divanelerden. En kâmil manada noksanı bilip, Musa gibi olup Hızır’a gidip Harabat ehline hüsnü zan edip, Aldın mı haberi dürr-danelerden. Kendi kitabını oku da kendin, Ak mısın kara mı bilinsin rengin, Ne kadar yoksulsun ne kadar zengin? Artık medet umma ianelerden. Gönül cevherine biçilmez paha, Haramla beslenip girme günaha, Elinden alınır girmez bir daha, Uzak dur muvakkat sermayelerden Milyonda bir olur enderde ender, Bu haller; yönünü” yönsüze dön” der, Dilarasız köşkler mezara benzer, Uzak dur görkemli kâşanelerden. Sukutun tefekkür bakışın ibret, Cehlini terk edip kahrını kahret, Salih ol yaralım Hakk’ı bil sabret, Hem de bizar olma biganelerden. 05-11-2008-----Mustafa YARALI |
Ak mısın kara mı bilinsin rengin,
Ne kadar yoksulsun ne kadar zengin?
Artık medet umma ianelerden.
Gönül cevherine biçilmez paha,
Haramla beslenip girme günaha,
Elinden alınır girmez bir daha,
Uzak dur muvakkat sermayelerden
hocam çok güzeldi tebrik ederim selamlar