8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1354
Okunma
Müstakil bir hikâyenin
Olmazsa olmazı, ekmeğin buğusu gibi
Bir milyon kere çoğalan hüzünlerde…
Son hep aynı virgül konulmuş seherde
Baş harfi yarım kalmış tebessümlerde..
Yok oluşa dair yürek kanadıkça
Öyküler yazılıyor
Bitenlerin ardından…
Şiirler dökülüyor beyaz sayfalara
Alacaklı gibi dem vurdukça kalem ,
Dökülür,
Tutsak, enkaz yığını gibi ruhtan yansımalar…
Düşlerin sınırsız gölgesi
Yansımasında
Duyguların sabırsız telaşı
Yetişmek için mi?
Yoksa gecikmişliğine mi?
Beş dakikalık
Sigara molası devriyesinde
Ölü kahkahaları yansır
Dizelere…
Keşkeleri çoğaltır eyvahlar
Akşam kızıllığında…
Milat olur ılgıt ılgıt
Konar hüzün penceresine
Karga yetişir bülbüle nispet ile…
Devran bu ya…
Tortusu kalır naçizane dizlerde…
Resimlerde silindikçe yüzler
Ilgaz dağı büyüklüğünde
Sesler doğar şafakta…
Kifayetsizdir…
Sırtı sıvazlanan ,
Yüreğin ücra köşesine saklanmış,
Şiirlerin yalan yazmışlığı
Aşkı…
Mülteci olur uykusuzlukla
Geceye akar gözler
Kan kırmızı sitemle…
Yol tükenir…
Dişlerin sıkıca kilide vurulduğu Anlarda
Sözler sızılanır…
Ufuklarda kayboldukça güvercinler,
Mayın dolu gülümseme ,keklik sıçramasında
Düşlere kondukça patlar sevgiliye…
Sevişgen olur ruh sebatsız…
Kepir hülyalara yelkeni
İsyanla açar…
Ayın çıplaklığı
İliklenir gözlere…
Seyyar avuntuda sessizlik
Yalnızlık baş kaldırınca…
Suizan başlar...
kara düşte, nefretten köpükler
vurur kıyılara...
nazlı nazlı
acıtır,
astarı yırtık umutlar...