Karanlığın Çığlığısızılı sabahlarda yankılanan sesi yalnızlığın ıslak hüzünler bırakıyor çığlıklı boşluğuma yırtılan sözün ayracı çelme ayağımda kapaklanıyorum acıyla yokluğuna… -hüzün buğusu saçlarımda sığ çığlıklar gözlerimde devasa- yırtılan yüzüme hüzün yamıyorum kıvranırken yaralı şarkılar gramofonda sürüklenen adın çürütüyor rutubetli kıyılarımı incinen sözcükler taşıyor cam fanustan suyun çatlayan sesine tuz sarıyorum yüreğim sürgün düşleri özlerken sığınacak kuytu arıyor kimsesiz bakışlarım … yorgun istasyonda pasaportsuz bir yolcu her gece koşuyor rüyalarıma avucumda kalan baygın kokusu ve sapsarı rengiyle ruhumu ısıtan fulya savrulup gidiyor uzaklara ansızın patlayan fırtınayla… sıçrıyorum cama vuran sardunya tıkırtısıyla uzun soluklu acılar zonkluyor şakağımda... belleğin duvarlarını tırmalıyor maziye dair sorgular neden her ayrılığın ardı sıra kopuyor sağanaklar... nafile telâşları bırakıp ardımda yol alıyorum karanlığın çığlığına sadece bir soğuk elveda kalıyor saklımda bir de yağmurların örttüğü sesin aklımda… |
bir de yağmurların örttüğü sesin aklımda…
kaç çığlıkta yiter nefes...
sevgilerimle...