Aşk’ın yırtılma hali
Aşk’ın yırtılma hali
I esaretimizin farkındaydık ağıtlar saklanıyordu “ayet ayet büyüyen bebeklerin” gözlerinde çığlıklara sığınan suskunluğun yırtıyordu sessiz olan cümlelerimi bilmiyorduk o zamanlar gönül ve hicran ilişkisini anlamıyorduk zambakların neden dağlarda çiçek açtığını dünya dedikleri yaşlanmış bir yosmanın kucağında sen hüzünlerini biriktiriyordun bense sızılarımı umutların üstüne toprak serpilirken sen yüreğini perçinliyordun kırık aynalı soğuk duvarlara bende aşkın en sarhoş halini gizliyordum gecelerin koynuna kendine yabancı sevişmeler gibiydi yalnızlığım aşk senden vazgeçme halindeyken ben kendimden kaçıyordum tıpkı siyaha dolanan beyaz bir bakış gibi ya da sıratın üstünde asaya tutunan bir derviş gibi. II aslında sevgilim hiç anlamadık vadi karanfillerini, dağ lalesini, gül fırtınasını ya da yüreğe saplanan terkediş mermilerini ve hiç göremedik zambaklar ülkesinde beyaz kefenli hurileri biliyorum mitolojik bir serzenişti benimkisi mutluluk kadar yalan bir masala saklanan düş kadar gerçekti aşk şimdi anlıyorum her renkte bir mavi arayışında haramdı senin çünkü baktığın her yer siyah taşlar siyah, kalpler siyah sen aşkın ne renk olduğunu düşünürken belkide ben aşkın en renksiz halini sevdim seninle ve sen en çıplak halinle doğmak isterken yeniden geçti artık sevgilim aşk yırtıldı en arsız yerinden H.Ali Aydın 04.02.2009 |
aşk yırtıldı en arsız yerinden
kutlarım