İMZALAMA BENİilk gördüğümde seni lisedeydin? sanki bir ’uzun hava’ uzunluğundaki suları çamur renginde akan ceyhan nehrinin ötesindeydin? bereketinden başı dönen başaklar gibi dönderdin başımı karıncalanıp kamaşan gözlerimle alışmadık türde savrulan yüreğime bir sevda düşürdün halep işi iki mika bilye iki yürek fazlasıydı gözlerin ve saçların annenin ellerindeydi gözü üstünde bir kale duvarı gibi korur sakınırdı seni sen bir şirin gibiydin bende de ferhat’ın talanlı yüreği yaralı küheylanlara benzerdi ve ’en karanlık anında gecenin sessizliğinde’ kimseye yakalatmadığım gözyaşlarımı biriktiriyordum hiç akıtmadan? sonra bir su buharı gibi uçup giden gençliğimi sürüyordum çıkmaz bir sokaktaki çatlağa isyanı deneyen en deli yaşımla ben yalnızlıklara alışmasını öğrenmiştim incecik bedenim uzarken karanlıkta dönemezdim sırtımı onlara vurulsam da kurşunlarıyla kuytuda ve hala yamuk tanrı hades’ler vardı ortalıkta daha kaç yıl susacaktı insanlık korkularla kim bilir daha kaç yüreği acıtmak içindi onların iştahları ve günahları ve hala ecelsiz ölenleri görüyorduk ve hala acıları dinmemiş düne ait hikâyeleri vardı insanlığın güneşe secde eden ’güne bakan’ çekirdeği gibi ve hala insanların karnı doymuyor yüzü gülmüyordu elleri ayakları ısınmıyordu çünkü küllenmiyordu hiçbir acı yüreğimi bir masa ucu kenarına bırakıp seyredip gittim seni geride hanım hanımcık bir kızı bıraktım ekmeği yere düşüren çocukların öpüp başına koyması gibi bölünüp gittim kayan bir yıldıza işte o zaman anladım ’bir çocuğun uçurtması elinden alındığında’ neler hissettiğini şimdi keşkeler kapımı çaldı baktım yüreğimin defterine çevirdim sayfalarını okudum ihtiyatla sorgulayarak geride yaralar kalsa da esaslı bir şeyler çıktı karşıma şimdi içimde hüzün yumağı dokununca kendi kalbime ’kendimi senden çalmışım...’ şimdi satırlarda dans ettiriyorum kalemimi kelimeler içimde itişip kakışmıyor yeni anlamlar yüklüyorum eski sözcüklere eskiden kefensiz yazardım şimdi kalemsiz kâğıtsız sevişin tomurcuk çiçeklenişi dalın yaprak şimdi! Şimdi nede güzel geliyor şarkılar dilim yetiyor gökyüzünde düşler kurmaya ve hiç küsmüyorum güneşe sürgün gül dikenlerime küçük sevinçlerime suyun üstünde seken ufak bir taş gibiyim seni düşündükçe üstelik ne tuhaf ısındığımı hissediyorum üşüdükçe... Kenan Can Yoldaşlar |