Hepsi Bu
Geçtim bütün saniyelerinden fütursuzca zamanın
Tam ortasında durdum tanrının bahşettiği hayatın İlk göbek bağımın koptuğunu anımsarım anamdan Ve ilk ayrılığı onda tattığımı yaşantımdan Tam yirmi dört bin kez indi yeryüzüne sevdalarım Tam yirmi dört bin peygamber suretinde Nuh`ta tufan İsa da acı Musa da sadakat oldular Ve ben kendimi bildim bileli Zaman: güzel anlarda geçen birer kabustular Tanrı yollarıma uzak…. Yollarım tanrıya Hiçbir kapı açılmayacak ve hiçbir sure inmeyecek avuçlarıma kaç bin alem yaratılmıştı kendi toprağımdan Daha kaç kehanet görecektim Kaçında mucizelere dönüşecektim Delikli hayatımın ortasından Öptüm milim milim her zerresini yaşanmışlıklarımın en utangaç kadınları en utanmaz haliyle yaşadım hep yaşattım da aktım zamanın bütün coğrafyasından üstelik tereddüt etmedim israfta etmedim severken şah damarım hep atıp durdu o attıkça ben sevdim ben sevdikçe o attı hep usulsüz hep kaçak hep yasaktı Dudakta söz Dudakta sır Dudakta bir fısıltı olarak kaldı Geçtim yaşantımın üstünden alenen zamanın Hiç yüzüm kızarmadı Hiç arsızca sırıtmadım Ben sadece sevdim... Sevmelerim ki; Canda ten Ten de ter Terde tuz olup aktılar… Sevmelerim ki; kabus zamanların korkaklığında Göbek bağımla kendilerini astılar… Ben sadece sevdim… Ve de hala… Hepsi bu! (değil) ... |