GÜZELLEME
o gün, altıncı gün yani
dinlenme gününde tanrının pazarın neşeli güneş ışıklarında gözü arta kalan çamura ilişti bırakacaktı, görmezden gelecekti belki içine bir heves düştü kuş cıvıltılarının yanında "bari bunlar onlara benzemesin" dedi, yani bakınca onlar gibi ama ters çevirince cehennem gibi... başladı rahmin sancılı irkilişi ağzına al biz o tanrıları adımızı öğrensinler diye var ettik küçüklük bizde kalsın, yine sen hepsinin ismini bir bir say. neler girmedi ki oraya küfürlerle yıkamasını da bildiniz taze tükürülmüş suratınızı bu temizlikte sonsuz bir arınış var. kiliseleriniz insanlara küsmüş ve kulağınız başka tınılı onlardan, o yüzden orda sadece fermuar sesleri çalar. bacakarası yortularında da şaklayan kemer sesleri üstüne otur siz onlardan değilsiniz, bilirsiniz bu tahtı revan yalnız sizin için burda durur kimi zaman ebruli bir kanat giyersiniz ve yükselirsiniz yükselirsiniz ki yüksekler size bir nişan büyüsü bozulmayacak bir uğur kimi zaman da gece yarıları aniden kuyruğunuz ve kemirgen dişleriniz çıkar tende fazlalık giysileri kemirirsiniz ve bulursunuz en değerli hazineyi zerre şaşırmadan kimde barınır ki böyle barışçıl en derinde alımlı bir kelebek ve suratsız bir sıçan? ye! bu kimsenin eti ve kimsenin kanı değil, yut! zehirleneceğinden şüphe etmeden iç bu körebe şerbeti siz önceden iğrenirdiniz saatler yorgunluktan vurmayı unuttuğu zamanlarda karanlığı bir ürperti kovalarken o derin gece kıyılarında midenizi tutarak eve geldiniz bir erkeğe fazla gördüğünüz kusmuğunuzu en azından evinize serdiniz siz en kutsal organı seversiniz ellerinizle kimi açan, kimi solan bir çiçeği kimi uçan, kimi büzülen o gizemli kelebeği. tuttuğunuz kanatlar götürmeyecek hiç bir araf’a sizi bilirsiniz ki en azından dünya mor-laci gözlüklerinizle en büyük teselliniz. üreyiniz ben sizin neslinizle geceyi hoş geçireceğim en kör bıçak neşterdir ellerinizde onunla kaderinizi karalayan kalemler bilediniz sonra kalbinizin siyahından boğulup bulduğunuz en küçük deliğe sindiniz. siz öğretmendiniz yaşlı alemin her yerinde babalara nasıl katil olunacağını, annelere neden intihar edilebileceğini öğrettiniz kendiniz hiçbir şey öğrenmeseniz de... ve muhtaç, muhtaç size dünya biliniz her zaman amcaların, teyzelerin tesellisiniz mor mührünüz basılmasın diye çocuklara geceleyin karanlıkları yudum yudum parsellediniz. muhtaçsınız ki o dünya sizin her zaman aç kalan midenize taze vurgunlar indirecek sizden aldığı safsatayı insanlar alımlı, büyük törenlerde giyecek. üzülmeyin bıçaklarınız hemcinsinizde de olsa nihayet inanın cennete damsızlar da girecek! adınıza inanın, adınızı kirletin, ki tanrının adı yüz’e çıktı o da sever adıyla belki sizi diye sizler açmasını bilmeyen küskün çiçeği geniş kırların dar sokakların yorgun ibnelerisiniz. bir karanlık yer açın, uykusuzum bu gece beni aranıza alın... |
gerçekten sevindim şimdi burda olduğuma
ne diyelim
daha güzel şiirler paylaşmak dileğiyle...