-Başlıksız-
Sersem dudaklarının o akılalmaz istilasına maruz kalmış yek bir vücut
ve topu topu biraz ganimettir askerlerine verebileceklerim. Kendimi tanrısız bir göğe çekiyorum, fikrimde artistlik değeri yüksek bir bayrak olma heyecanı. Meydanda başı vurulan peygamberin dilinden düşürdüğü ilk kelimeye umut adını verdim, elimde bir düşman kellesinin son bakışları: Evlat edindiğim tüm uçurtmalar şimdi biraz daha saydam. Etimde bir şaramplel parçası gibi duruyor onları büyütecek olmanın yıllar sonra da olsa göt gibi ortada kalacak olmanın heyelanı... Sersem dudaklarının o akılalmaz istilasına maruz kalmış yek bir vücut spermelerini gösterip şakacı bir tanrıya "onlar beyaz" diyor. yani ordum iflas etti yani "pes". Öyleyse eğer siperlerde devam eden bu ses ne mağlup? Nasıl bir çığlık anlayışıdır bu? Yer yer "come baby" yer yer "yes". Sersem dudakların beni korkunç bir savaşa doğru üflüyor yine, yeniden. Ne kadarda müsaitmişim boyundurluğuna girmeye meğer. Oysa kaybedecek bir şehrim bile kalmamış. Ama her öpüşünde sen beni evet evet sen beni her öpüşünde biraz daha Bizans giyinip, bağırıyorum: -buna yeni bir peygamber kellesi daha değer. Çift kişilik harem, çift kişilik gece... Hiçbir siparişimi kabul etmiyor hiçbir imparatorluk. Hâlâ intikam alma yaşım gelmedi mi yoksa? Oysa ben Roma’yı bile teğet geçmişim. Şimdi etimde "olağan şüpheliler" şimdi kalemimde çok korkunç fikirler... Ah güzelim benim, aldanma 21. yüzyıldaki sevda açlığına ben kendimi hiç durmadan, senin o keskin yarıklarınla beslemişim. Sersem dudakların beni korkunç bir savaşa doğru üflüyor yine, yeniden. Halk aç halk hasta bomboş şimdi her kundak. Ve güzelim ölüm, dalgalı saçlarıyla bir öğretmen olup sırayla tüm çocukları yeniden yoklar. Işık, üç yalnızlık yılı ötede saçlarına dolanmış Işık, ölesiye uzak. Sen öğrettin bana bu savaşta alfabeyi, ata binmeyi. Ama öyle korkunç yaralar payına düşmüşki ganimetlerden sanırım bu savaşta bu, "at sırtında bir hayal" bile edemiyorum demek. Boşuna bekleme, vur artık kellemi cellat kimse beni uğurlamaya gelmiyor işte, nasılsa yalnızlığın cennet şubesidir melek Korkunç dudaklar korkunç bir savaş... Ve dudakların her öpüşünde beni yine, yeniden müstakil bir savaşa sokar. At cesetleri var uzayının terasında At cesetleri... Bundandır her kadın savaşta biraz at gibi kokar. Küsme cellat, broşlarım yalnızlık dolmuş biraz geç ölüyorum. Ve kızmayın. kapatın kapıyı, hücremi de soğutmayın. siz şimdi sınırlarla beraber toprağı da alıp gidin. Ben bu aptal şiiri sana yazdım Üzerine rahat bir şeyler giyin. |